21.Bölüm

1.9K 168 33
                                    

İyi okumalar... :))

***

"Meriç ne yaptın sen?" diye sordu Ali telaşla dizlerinin üstüne çöküp Kadir'e ufak tokatlar atmaya başladı.

"B-ben istemeden. Bilerek y-yapmadım." kekeleyerek zorla cevap veren Meriç olayın şokuyla bir şey yapmadan olanları izliyordu. Amacı sadece onu sinir eden cocuğu yalandan korkutup ona ders vermekti ama işler onun istediği gibi gelişmemişti.

Ali "Kadir, kadir aç gözlerini. Beni duyuyor musun? Kadir?" diyerek yerde baygın bir şekilde yatan çocuğu kendine getirmeye çalışıyordu. Durum nafileydi, çocuk ne hareket ediyor ne de gözlerini açıyordu.

"H-hastaneye götürelim hemen. Sen git arabayı çıkar garajdan sonra ikimiz taşırız." dedi Meriç o da dizlerinin üstüne çöküp Kadir'e seslenip onu uyandırmaya çalışıyordu, bu sırada Ali arabayı hazırlamıştı.

Zor da olsa Kadir'i arabaya kadar taşıyıp onu arka koltuklara yatırmışlardı. Arabayı Ali kullanıyordu Meriç ise arkada Kadir'in yanındaydı.

"Gıdıklasam işe yarar mı?" diye sordu Meriç ön aynadan Ali'ye bakarak. Bir çözüm bulmaya çalışıyordu kendi çapında. Kadir'e kötü bir şey olmasını istemiyordu zira vicdan azabından ölebilirdi. Hem o Kadir'i sevmişti, iyi bir çocuktu biraz züppe olmasına rağmen.

"Saçmalama Meriç, gıdıklayıpta olur mu hiç?!" diye cevap verdi Ali aynı şekilde aynadan Meriç'e bakarak.

"Ay ne bileyim tıp okumadım ki? Elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Çok korkuyorum Ali, ya ona kötü bir şey olursa benim yüzümden?" Meriç gerçekten kendini çok kötü hissediyordu. Neredeyse gözleri dolduğu için yaşlar süzülüverecekti yanaklarından.

Ali "Sakin ol aşkım. Korkma bir şey olmayacak. Az kaldı birazdan hastanedeyiz, Kadir iyi olacak." diyerek Meriç'i sakinleştirmeye çakılışıyordu, arka koltukta oturan sevgilisi perişan olmuştu.

Kadirin odasının önünde bekleyen Meriç tedirgin bir şekilde ileri geri geziniyordu. Hala korku vardı üstünde ve yerinde duramıyordu. Odadan çıkan doktoru gören Meriç hemen bir soru yöneltti.

"Yaşayacak mı doktor bey?" diye sordu Meriç üzgün ifadesiyle. Ali ne kadar üzgün olsa da bu soruyu duyunca gülümsedi.

"Korkmayın, hiç bir problem yok. Beyinde de bir hasar oluşmamış. Sadece vurmanın şok etkisiyle hastamız baygınlık geçirmiş. Şu an çok iyi kendisi, gözlerini açtı. Son kontrolleri de yapıp birazdan taburcu edeceğiz zaten." doktorun söylediklerini duyan Meriç derin bir 'oh' çekti, çok mutlu olmuştu. Adeta üstünden büyük bir yük kalkmıştı.

"Sağ olun doktor bey, teşekkür ederiz." dedi Ali gülümsemeyle. Aynı Meriç gibi o da mutlu olmuştu duyduğu haber karşısında. Bir kez daha anlamıştı manevi kardeşini ne kadar çok sevdiğini.

Taburcu edilen Kadir'i evine getiren Meriç ve Ali onu salondaki rahat koltuğa yatırtmıştı. 1-2 günlüğünü dinlenmesi gerektiği için Meriç ve Ali ilgilenecekti onunla. Tabii ki Kadir bu durumu kullanacaktı, öyle düşünüyordu. Meriç'i o da çok seviyordu ama biraz burnunun sürtmesini istiyordu.

Meriç "İyisin değil mi? Bir ağrın sızın falan yok? Şu yastığı biraz daha kaldırayım mı?" diye sorularla boğmuştu çocuğu yanında pervane olarak.

"Sanki şu omzum ağrıyor biraz." dedi Kadir eliyle ağrıyan yeri gösterip yüzünü buruşturarak. Meriç'e ufak tefek oyunlar oynamak hakkıydı ona göre, bu yüzden oyunlarına başlamıştı bile.

Meriç "Ayy Ali omuzu ağrıyormuş, koş. Ya da dur ben ovayım, masaj falan yapayım." diyerek hemen oturduğu yerden kalkıp Kadir'in omzunu ovmaya başladı. Kadir keyiflenmeye başlamıştı, bu durum onun çok hoşuna gitmişti. Neredeyse Meriç onun başına vurduğu için teşekkür edecekti.

"Gerçekten çok özür dilerim Kadir, istemeden oldu. Çok üzgünüm."

"Tamam Meriç, bin kere özür diledin zaten yoldayken. Sorun yok." dedi Kadir gülümseyerek, Meriç'in bu ılımlı halleri hem Ali'yi hemde Kadir'i güldürüyordu. Bir daha ne zaman göreceklerdi ki onu bu halde?!

Bu arada Ali mutfakta atıştırmalık bir şeyler hazırlıyordu. Derin dondurucuda pizza bulmuştu onu fırına attı.

Salonda yemek yedikten sonra Meriç ayaklanıp "İyisin değil mi? Ben artık gideyim geç oldu." dedi Kadir'e doğru bakıp.

"Sanki şu sol ayağıma bir ağrı girdi." dedi Kadir sol ayağını gösterip yerinde rahatsızca kıpırdanarak. Biraz daha Meriç'in burnunu sürtmek istiyordu hem böylece ona da eğlence çıkmıştı.

"Abartma Kadirciğim, abartma. Daha nice vazolar var bu evde bırakta yerlerinde dursunlar." dedi Meriç diğer vazolardan birini göstererek. Kadir'in mahsus bunları yaptığını, hiç bir yerinin ağrımadığını biliyordu ama yinede biraz vicdan yapmıştı.

Ali "Lan oğlum bırak sevgilimi numara yapma, bak nasıl da ilgilendi seninle. Neredeyse kıskanacağım yani." dedi koltuğun üstünde ki küçük yastığı alıp Kadir'e fırlatarak. Koluna vuran yastıkla Kadir inlemişti, Meriç ise kahkaha atmıştı.

"Kıskanma sevgilim kıskanma. Sen Mercan'a dikkat et." dedi Meriç imalı bir gülümseme ile. O kıza çok gıcık olmuştu ve ciddi derecede takmıştı. Hatta bu işte Ali'nin babasının parmağı olduğundan neredeyse emindi.

"Bende ne zaman konu Mercan'a gelecek diye düşünüyordum." dedi Ali bıkkınlıkla gözlerini devirerek.

"Sen o kızı mı düşünüyorsun?" diye sordu Meriç öfkeli bir şekilde. Bunu duyan Kadir kahkahasına engel olamadı ve yüksek sesle gülmeye başladı.

"Yok artık aşkım. İyi misin sen?"

"Şaka, şaka. Nasıl da şaşırttım onu ama hah." dedi Meriç Kadir'in kahkaha tufanına katılarak. Ali kenardan kahkaha atan çocukları somurtarak izliyordu.

***

4 gün sonra...

Çetin Meriç'e kıyamadığı için ve elle tutulur bir plan yapamadığı için henüz harekete geçememişti. Ali'nin babası İlker bey Çetin'in bir hamle yapmasını beklemekten sıkılmıştı. Aşk'ın zayıflık olduğuna inanlardandı o da. Her geçen zaman ile Ali daha da çok bağlanıyordu ve aşık oluyordu Meriç'e, bu durum İlker bey'i oldukça rahatsız ediyordu. Artık ipleri kendi eline almanın zamanı gelmişti diye düşünüyordu.

"Artık o çocuğu beklemeyeceğim, harekete geçeceğiz Nazım." dedi kararlı bir şekilde İlker bey.

***
Umarım beğenmişsinizdir... :))

Entrikalar Prensi | bxbWhere stories live. Discover now