70.Bölüm

445 51 55
                                    

Vay be, 70 Bölüm oldu... Hiç bu kadar uzun soluklu bir hikaye olacağını düşünmemiştim. Destek olduğunuz için çok teşekkür ederim ve daha fazla duygusallaşmadan keyifli okumalar. (:

***

"S-sen! Bana ihanet ettin!" dedi Çağla zorlukla ve daha fazla dayanamayıp gözleri kapanmış, vücudu ise sert ve soğuk zeminle buluşmuştu.

Sinsi kızın yere düşüşünü ve gözlerini yummasını izleyen Nil Hanım "Aferin Edisçiğim! Yoluma çıkan herkesin akıbetinin ne olacağını biliyoruz öyle değil mi?!" dedi sinsi bir gülümsemeyle.

"Öyle efendim."

"Bak bakalım, yaşıyor mu?!" dedi Nil Hanım yerde hareketsiz bir şekilde yatan kızı işaret ederek. Edis dizlerinin üstüne düşüp eliyle Çağla'nın nabzını kontrol etti.

"Ölmüş." dedi takım elbiseli çocuk rahatsız olmuş bir şekilde.

"Cesedi ne yapacağını biliyorsun değil mi?" diye sordu uzun boylu kadın koltuğa oturarak.

"Evet efendim, merak etmeyin."

"Güzel, bana Çağla'nın o muhtemelen pahalı ve kaliteli şarabından da getir. Bunu kutlamak istiyorum."

"Peki efendim." dedi Edis ve Çağla'yı ayaklarından tutup sürüklemeye başladı. Onu arabanın bagajına koyduktan sonra Nil Hanım'a bir kadeh şarap ikram etti.

***

Bora hava almak istediği için ve şehri gece vakti hiç gezmediği için dışarı çıkmıştı. Haliyle başı yeni beladan kurtulmuş olan çiftimiz ise evde buluşmaya karar vermişlerdi ve olaysız bir şekilde vakit geçirmeyi planlamışlardı. Meriç hala içinde bir yerlerde yaşadığı olayların sebebiyle Ali'nin ektiği korku tohumlarını taşıyordu. Her ne kadar belli etmemeye çalışıp, aynı zamanda o kazayı hafızasından silmeye çalışsa da. Çetin ise kendini düşünmeyi bırakıp tamamen sevgilisine odaklıydı. Onun için korkuyor, onun için endişeleniyordu.

Elindeki bir kase dolusu patlamış mısır ile salona gelen Meriç "Popcorns is here sevgilim! Ee, do you want acaba?" diye sordu geniş koltukta uzanan sevgilisine.

"Yes, of course my beautiful!" diye cevap verdi Çetin uzandığı yerden doğrularak ve oturur pozisyona geçti.

Hemen ardından patlamış mısırları masanın üstüne bıraktıktan sonra Meriç de kendini sevgilisinin yanına attı ve "Yaa ingilizcemiz perfect olmuş. Acaba Bora'ya da mı öğretsek biraz hah?! Bizim konuştuklarımızı anlamayabilir." dedi gülerek ve bir avuç dolusu patlamış mısırı eline aldı. Kendisi 1-2 tane ağzına attıktan sonra eliyle Çetin'in de ağzına 2-3 tane sokuşturdu.

"Kendimizi hallettik, sıra Bora'ya geldi yani?!" diye sordu Çetin gülerek. Ağzı dolu olduğu için sesi boğuk çıkmıştı.

"Sular seller gibi konuşuyoruz çok şükür. Takıldığın yerler varsa bana sorabilirsin ama." dedi Meriç tatlı bir gülümseme eşliğinde ama bu söylediklerine kendisi de pek inanmıyordu.

Tebessümle "Sorarım güzelim." dedi Çetin fazla uzatmayarak ve Meriç, sevgilisinin yanağına bir öpücük bıraktı.

Bakışlarını Çetin'e çevirerek "Bu arada sence de çok zayıflamadım mı?" diye sordu Meriç geniş bir gülümsemeyle.

"Yani... Bir incelme görüyorum. Dur bir tartıyı getireyim." dedi Çetin ve oturduğu yerden kalkmaya çalıştı ama sevgilisini onu durdurmuştu.

"Sen de hemen tartıya gidiyorsun! Bir saniye mutlu olmama izin vermedin ya!" dedi Meriç üzgün bir ifadeyle çemkirerek.

Çetin sevgilisinin bu haline hafiften gülerek "Şaka yapıyorum güzelim benim. Cidden zayıfladın." dedi Meriç'e sarılarak.

Entrikalar Prensi | bxbWhere stories live. Discover now