24.Bölüm

2.2K 172 34
                                    

İyi okumalar... :))

***

"Tebrik mi? Neyi kutluyorsunuz?" diye sordu Meriç merakla. Çetin ise donmuş bir şekilde Meriç'e bakıyordu. Kendine gelip telefonu hemen kapattı.

"Babam ya. Derslerdeki başarımdan dolayı beni tebrik etti. Kutlayalım falan diyor." diye bir yalan uydurdu Çetin. Kalbi ağzında atıyordu karşısındaki çocuk bir şeyler anlayacak diye.

"Daha dönem bitmedi ki."

Çetin "Babam öyledir ya. Sabırsızdır, bana çok güvenir o yüzden hemen yapalım diyor. Neyse, sen ne için gelmiştin?" diyerek konuyu değiştirdi. Kritik durumu atlatmış gibi görünüyordu.

"Şey, tatlılar bitti. Kendimi biraz kaptırmış olabilirim. Başka var mı diye soracaktım?" dedi Meriç yüzüne küçük bir çocuk gülümsemesi yerleştirerek.

"Var tabii. Sen geç salona, ben getiriyorum." dedi Çetin. Çocuk mutfaktan çıktığında derin bir 'oh' çekmişti. Az kalsın basit bir hata yüzünden yakalanıyordu.

Çikolataları birer, birer yiyen çocuğu büyük bir gülümsemeyle izliyordu. Nasıl bu kadar çikolata yiyebilirdi ki? Meriç yemeye daldığından Çetin'in ona aşık, aşık baktığını farketmiyordu. Bir an Meriç duraksadı ve Çetin'e doğru çevirdi kafasını.

"Aslında biraz da senin yüzünden oldu." dedi ağzındaki çikolatayı bitirirken.

"Nasıl yani?" diye sordu Çetin şaşırarak.

"Sen eğer bana 'git Ali'yle sevgili ol' demeseydin, bunları yaşamayacaktım." dedi Meriç.

"Kabak benim başıma patladı yani? Bunları aramızda çözdüğümüzü sanıyordum Meriç?" diye sordu Çetin.

"Tamam, tamam. Bende saldıracak yer arıyorum galiba. Kusura bakma." dedi Meriç başını öne eğerek.

"Önemli değil, üzülme lütfen." dedi Çetin gülümsemeyle.

***

3 gün sonra...

Bu sabah Meriç durgun ve üzgün bir şekilde uyanmıştı. Meriç daha önce hiç böyle hissetmemişti. O her zaman güçlü ve olayları umursamayan bir kişiliğe sahip gibi görünüyordu. Hiçbir şey onu kolay kolay yıkamazdı ama bu sefer farklıydı. Kendini toparlaması gerekiyordu ama bir türlü başaramıyordu. Aynı zamanda bu gün eski sınıf arkadaşının ölümünün üstünden 1 yıl geçmişti. Son günlerde olanlar onun çok canını sıkmıştı. Çabuk etkilenen bir kişiliğe sahip olduğu için aslında her şeyi takıyordu kafasına. Bu gün mezarlığa arkadaşını ziyarete gidecekti. Onunla konuşmak istiyordu...

***

Mezarlığa girdiğinde birden tuhaf hissetmişti Meriç, arkadaşının kabrinin bulunduğu tarafa gitti ve onu bulduktan sonra konuşmaya başladı.

"Bu gün tam bir yıl oldu arkadaşım... Zamanın bu kadar çabuk geçtiğini bilmiyordum. Hiç şüphesiz her gün aklımdaydın. Anılarımız, kahkahalardan konuşamadığımız anlar, kavga ettiğimiz anlar, başkalarına laf soktuğumuz anlar, iyisiyle, kötüsüyle her şey aklımda unutmadım, unutamam. Kahkaha seslerin hala kulaklarımda çınlıyor. Okuldayken her sabah koridorda sohbet ederdik 4-5 kişi. Ben o sabahları çok özledim... Sonra okulun kantininde sohbet ederdik tüm derslerimiz bittiğinde. Senin oturduğun yere hiç kimseyi oturtmadık. Çünkü sen hala bizimleydin, kalbimizdeydin. Hala garipsiyorum bu durumu... Bazen inanasım gelmiyor aylar geçmesine rağmen. Gözyaşlarımı görme tamam mı? Bana kızacaksın ağlıyorum diye, biliyorum. Ama ne yapayım? Elimde değil ki... Neyse, sana kendi problemlerimden bahsetmeyeceğim, muhtemelen biliyorsundur... Bizi izlediğini biliyorum. Ha bu arada beraber dinlediğimiz K-Pop şarkılarını dinliyorum bazen, anılar canlanıyor gözümün önünde. Çok çenem düştü. Ben seni hep o şen kahkahalarınla hatırlayacağım, sende beni hep komik bir çocuk olarak hatırla. Hoşçakal, yine geleceğim..." dedi gözyaşlarını silip aldığı çiçeği kabrinin üstüne bırakarak.

Tam oradan gidecekken omzunda bir el hissetti ve hemen arkasını döndü.

"Çetin?" dedi Meriç şaşırarak. Onu burada görmeyi beklemiyordu.

"Merhaba. İyi misin?" diye sordu Çetin merakla. Çetin anneannesinin kabrini ziyarete gelmişti ve tesadüfen Meriç'te oradaydı. O da Meriç'i gördüğünde şaşırmıştı.

"Merhaba, iyiyim. Sen kim için gelmiştin?" diye sordu Meriç.

"Anneannem için. Sen?" diye sordu Çetin.

"Yakın bir arkadaşım için. Başın sağ olsun."

"Dostlar sağ olsun. Seninde başın sağ olsun."

"Sağ ol."

"Şey, ben gideyim sen rahatla konuş arkadaşınla." dedi Çetin çekinerek.

"Yok, gitme. Yani ben konuşmamı bitirdim. Ama sen ziyaret etmediysen git tabii."

"Yok bende bitirdim. İşin yoksa kahve içelim mi bir yerde?" diye sordu Çetin ensesini kaşıyarak.

"Tamam, olur." diye onayladı Meriç ve mezarlıktan çıktılar.

***

Odasına keyif kahvesi söyleyen İlker bey oğlunun bu durumdan kurtuluşunu kutluyordu. Başta Mercan ve Çetin'in bu işi halledemeyeceğini düşünmüştü ve tereddüt etmişti ama sonuç onun istediği gibi olmuştu. O her zaman istediğini elde eden birisiydi. Belki oğlu bir süreliğine üzülecekti ama ona göre sonrasında babasına teşekkür edecekti ve mutlu olacaktı.

***

Güzel bir kafeye gelmişlerdi ve Meriç çok sevmişti orasını. Resmen içini huzurla doldurmuştu o mekan. Sanki ihtiyacı olan tek şey buymuş, güzel, şirin bir mekan.

"Nasıl, beğendin mi?" diye sordu Çetin gülümseme ile. Onu biraz da olsa mutlu etmek istiyordu ve elinden geleni yapmaya çalışıyordu.

"Bayıldım, çok güzel bir yer." dedi Meriç, mutluluğu yüzünden anlaşılabiliyordu.

"Beğenmene sevindim." dedi Çetin gülümsemesini eksik etmeyerek.

"Aslında sen ne güler yüzlüymüşsün? Bir nur indi sanki yüzüne hah." dedi Meriç gülerek. Eski ayarlarına geri dönmeye başlamıştı yavaş, yavaş.

Çetin "Manzara güzel olunca demek ki... Yani çok güzel bir yer, bende çok severim." diyerek toparlamaya çalıştı Meriç ona hafif şaşırmış gibi baktığında. Aslında Meriç'ten bahsediyordu ama olay oturdukları mekana dönmüştü.

"Deli gibi acıktım, şu an seni bile yiyebilirim hah." dedi Meriç gülerek. Çetin ona kaşlarını kaldırarak baktığında yanlış anlaşılabilecek bir şey söylediğini farketti.

"Yani açlık anlamında. Ne diyorum ben?!" dedi Meriç başını tutarak. O kadar tatlıydı ki Çetin gözlerini ondan ayıramıyordu. Tüm gün boyunca onu izleyebilirdi.

"Anladım canım. Bende çok acıktım." dedi Çetin gülerek. Yemeklerini yerken Meriç tam eline su bardağını almış içecekken girişe doğru baktığında mekana Ali girmişti Mercan ile. Göz göze geldiklerinde Meriç su bardağını elinden masaya düşürmüştü ve Çetin'de Meriç'in baktığı yere doğru kafasını çevirdi. Olaylı 4lü göz gözeydi artık. Kozlarını paylaşacaklar mıydı? Ya da birbirlerini görmemezlikten mi geleceklerdi?

***
Umarım beğenmişsinizdir... :))

Entrikalar Prensi | bxbWhere stories live. Discover now