walsbray e çok teşekkür ederim. ❤️❤️

58. Bölüm: “FİNAL”

7 ay sonra;

İkiz doğumun genetik olarak bireylere aktarıldığı söylenir. İlk bebeğimi aldıran kuzenimin de bir ikizinin olması hayatın bir şakasıydı sanırım. Fakat şikayetçi olduğum söylenemez. Neye benzediğini deli gibi merak ettiğim bir kız ve erkek bebek… Vaha’ya ve bana ait iki minik.

Karnımdaki kıpırdayışlarını hissettiğim her saniye onlara olan bağlılığım artıyordu. Küçücük ayaklarıyla karnıma attıkları tekme bana eşi olmayan bir mutluluk bahşediyordu. Kalp atışlarını duyduğum ilk an hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Artık her şeye farklı bakıyordum. Sanki bir anda olgunlaşmıştım. Annelik içgüdülerinden olsa gerek, her canlıya karşı büyük bir merhamet doğdu içimde.

Şimdi,  Vaha’yla beraber kitaplarla doldurduğumuz odada, en sevdiğimiz kitapların olduğu rafta duran huysuz şirin ve şirine figürlerine bakarken bile duygulanıyordum. “Abla?”

Başımı çevirip Melis’e döndüm. Kitaplıkların karşısındaki boş duvarın kenarlarına koyduğumuz büyük yer minderlerinde bağdaş kurmuş, bir çizgi romanın çizimlerini inceliyorduk. “Efendim?”

İlk başta konuşmakta tereddüt eder gibi göründü. Derin bir nefes alıp bir çırpıda, “Bebekler doğunca ben ne olacağım?” diye sorduğunda kalbimin orta yerine gülle oturdu.

Kaşlarımı çatıp biraz zorlanarak oturduğum yerde Melis’e döndüm. “Bu ne demek şimdi?”

“Yani,” dedi ve yutkundu. “Onlar senin bebeklerin. İkinizin bebekleri. Aile olacaksınız.”

“Melis,” dedim büyük bir şaşkınlık ve üzüntüyle. Onu kendime çekip sarıldım. “Sen bizim ailemizsin. Benim, Vaha’nın ve doğacak iki bebeğin de. Onlardan daha az değerli değilsin, inan bana.” Burnum sızlarken ona daha sıkı sarıldım. Başının üzerini öptüm. “Bir daha böyle şeyler söyleme. Vaha da ben de seni çok seviyoruz. Böyle konuşarak beni ne kadar üzdüğünü tahmin edemezsin.”

Sesimin titremesine karşılık benden ayrıldı ve kafasını kaldırıp bana baktı. “Özür dilerim, seni üzmek istemedim. Sadece,” dedi ve devamını getiremeyip omuz silkti. “Galiba son okuduğum kitabın etkisinde kaldım.” Son okuduğu kitabı hatırlamaya çalıştım. Çok zor olmadı çünkü Melis’e okutmadan önce ben okuyordum.

“O kitaptaki kızın ablası yoktu, bu yüzden yetiştirme yurduna gitti. Ama ben varım, Melis. Ablandan önce annenim.”

Konuşmamızı bölen sesin kaynağına döndük. “Yemekler hazır.” İkimiz de kapının eşiğinde duran Vaha’ya baktık. Hafifçe gülümsedi.

Ayağa kalmadan önce Melis’e dönüp sessizce, “Bu konuda anlaştık değil mi?” diye sordum. Bal rengi gözleriyle bakıp tebessüm etti ve kafasını salladı.

“Meryem teyze gitti mi?” dedim yerden destek alıp kalkarken. Melis de benimle birlikte ayaklandı. Sorduğu sorunun etkisi hala sürüyordu. Ona bunu düşündürtecek bir şey mi yapmıştım? Oysa her kararımda kendimden ve Vaha’dan bile önce onu düşünürdüm. Tüm planlarımı ona göre ayarlardım. Belki yanlıştı ancak sorumluluğunu üstlendiysem hata yapmak gibi bir lüksüm yoktu. Onun üzülmesine sebep olursam kendimi affedemezdim. Keza Vaha da benim kadar değer veriyordu. Bir kez bile ona karşı bir yanlışını görmemiştim.

Vaha, “Evet,” dedi ve kollarını göğsünde kavuşturup onun yanına gelişimi seyretti. Elini Melis’in omzuna koyup ikisi önden yürüdü. Masanın üzerindeki yemekleri görünce iştahım kabardı.

VERA İLE VAHA  Kde žijí příběhy. Začni objevovat