46: "Paslanmaya Başlayan Zincir"

93.5K 4.6K 2K
                                    

Sia, Helium 🎙️🎶

Sia, Helium 🎙️🎶

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

46. Bölüm: “Paslanmaya Başlayan Zincir”

Boğazın kökünde kalan kelimeler kalbi sarsıntıya uğratan zelzeledir. Dilden dökülemeyen her kelime yara açar, zaman sonra irin akar.

Susarsam içimde biriktireceğimi biliyordum. “Bunun burada ne işi var?” Atalay bana kısa bir bakış attıktan sonra sekretere dönüp çıkması için kısa bir baş işareti yaptı. Kadın odadan çıktıktan sonra adımlarım odanın ortasında durdu. “Senin burada ne işin var?” dedim bu kez direkt olarak muhatabımı hedef alarak.

Ece saçını savurup masasının üzerindeki kahvesini eline aldı, bir yudum içti. Hiç acelesi yokmuş gibi bir tavır takınması sabır kotamı dolduruyordu. Koyu kırmızı rujla boyanmış dudakları yukarı doğru kıvrılırken, “İş arkadaşımı ziyaret edeyim dedim,” dedi ve Atalay’a dönüp ekledi. “Biliyorsun, epey uzun zaman oldu görüşmeyeli.”

Son cümlesini kulak ardı edip ilk dediğine takıldım. Orada dikilmeyi kesip Ece’nin karşısındaki deri koltuğa oturdum. “Ne saçmalıyorsun yine?”

Bir an şaşırmış göründü ama bu tamamen yapmacıktı. “Şu plaj gezimizden sonra görüşmedik ya hani.”

“Onu demiyorum,” diye kestirip attığım sırada Atalay’ın sandalyesine gergince yaslandığını göz ucuyla gördüm.

“Ece de artık bu şirkette çalışıyormuş,” dedi Atalay tampon yüzünden boğuk çıkan sesiyle. Öylesine gergindi ki odanın içindeki kasvetin hepsi ondan yayılıyor gibiydi ama değildi. Onun gibi ben de öfkeliydim.

“Ne?” dedim Atalay’a inanamıyormuş gibi. Ece havada olan ayağını sallamaya başlamış, keyif içinde bizi seyrediyordu. Bu hareket, beni çileden çıkardı. Ateş saçan gözlerimi ona sapladım. “Bu kadar yüzsüz olacağını tahmin edemedim.”

Dudak büzdü. “Nişanlının teklifini geri çevirmek aptallık olurdu. Yoksa eski nişanlın mı demeliyim?”

Şaşkınlığımı belli etmemek için biraz çaba sarf etmem gerekti. “Olduğun halinden daha fazla aptal olamazdın, Ece.”

Sıkılgan bir tavırla nefes verdi. “Yani her halükarda, artık burada çalışıyorum Eylülcüğüm. Hoşuna gitmediği için üzgünüm.” Atalay’a döndü. “Yöneticinin izni olmadan da kimse beni çıkaramaz.”

Atalay’ın yüz ifadesi sertleşti, ona tahammül edemiyor gibi bakıyordu. “Geldiğinden beri tekrarladığım ama senin anlamamakta ısrar ettiğin emir cümlemi yineliyorum: Odamı terk et, Ece.” Kaşıyla kapıyı gösterdi. “Hemen, şimdi.”

Ece dudak büzerek ayağa kalktı ve şalterimi attıran cümlesini kurdu. “Burnunu iyileştirmemi ister misin?”

“Burnun Atalay’ınki gibi olsun istiyorsan tabi,” dedim öfkeyle.

VERA İLE VAHA  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin