48: "Ayrılığın İnce Toprağı"

74.4K 4.5K 1.4K
                                    

Oy verip yorum yapmayı, Wattpad'de takip etmeyi unutmayın.

Sevgim üzerinize olsun. ❤️

Bölüm 48: “Ayrılığın İnce Toprağı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 48: “Ayrılığın İnce Toprağı

Bir hafta geçti. Acıyla mayalanmış, ıstırabın keskin çemberinin içinde, canım çıka çıka geçen koca bir hafta.

Pişmanlığın indirdiği sisin arasında gururumu yıkacak cesareti bulamıyordum. Elbette pişmandım. Uğradığım psikolojik baskının ne denli büyük olduğunu yeni yeni idrak ediyordum.

Nazlı bizi ölüm sebebi olarak nitelendirmiş, sevgimizi katil olarak görmüştü. Oysa, şimdi düşündüğümde çok saçma geliyordu. Bir kere daha, başkalarını düşünmenin cezasını çekiyordum ama sorun ben değildim. Başka biri için onu üzdüm. Onu ittim, kovdum, acımadım. O geceki bakışları aklıma geldikçe boğazıma oturan yumruyu yutmakta güçlük çekiyordum. 

Geceleri, onunla uyuduğumuz koltukğa uzandığımda kokusu burnuma çarpıyordu. Ruhuma sindiği gibi oraya da sinmişti. Melis’le birlikte ilk yemeğimizde çektiğim fotoğrafına hep elim gidiyordu ve gülen gözlerinin içine baktığımda canımdan canım çekiliyordu. Öyle şiddetli ağlıyordum ki, bazen nefes alamıyordum. Acıyı dindirmek çok güçtü.

Bugün, omzum kapının sövesine hafifçe çarptı. Canım hiç yanmadı ama hıçkırıklarla ağlamaya başladım. Yaram ruhumdaydı. Onu kaybettiğimi haykıran beynimin sesini susturamıyordum. Geceleri toplasam bir saat ancak uyuyordum. Melis’in ısrarları olmasa ağzıma attığım iki lokmayı da yemeyecektim. Geceleri ateşimin çıktığını biliyordum. Vücudum tüm işlevini unuttu onun yokluğunda. İşe bir ruh gibi gidiyordum. Dirençle ayakta kalabilmemin sebebi Melis’ti. Beni yıkılmış görmemeliydi.

Beni hareketsiz kılmaya devam eden şey, onun gözlerinde gördüğüm hayal kırıklığıydı. Bana verdiği sevgisine acıyor olabilirdi. Bunun için onu suçlamazdım. Benden nefret etse bile anlardım. Çünkü bir başkasını aşkımıza tercih eden bendim. Onun sevgisini hak etmiyordum.

Özgür’ü başsağlığı için aramadım, kimseyle görüşmedim. Tek fiilim işe gidip oradan eve dönmekti. Bir haftanın sonunda Azra’nın yoğun ısrarıyla sahil kenarındaki bir kafeye gittik. Pazar günüydü ve tatildi. Neden kötü olduğumu bildiği ve bu konu hakkında konuşacağını bildiğimden Melis’i Erva’yla evde bıraktım. Martı sesleri, denizin kokusu ve esintisi hiç bu kadar rahatsız etmemişti beni. “Ölü gibisin, Eylül. Neyin var?”

Nasıl anlatabilirdim ki? “Bilmiyorum,” derken bakışlarım ellerime istemsizce indi. “Yorgunum.”

“Yorgun olduğunu ve bunun fiziksel olmadığını görebiliyorum. Nişanlından yeni ayrılmadığına göre başka bir şey olmalı.” Özgür’den ayrıldığımı ona söylemesem de elbette yüzüğün yokluğundan anlamış olmalıydı. “Yeni biri mi vardı?”

VERA İLE VAHA  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin