15: "Uzaklaşma"

112K 5.6K 3.2K
                                    

Bölüm 15: “Uzaklaşma”

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 15: “Uzaklaşma”

Kafamın içindeki uğultu bir hafta boyunca dinmemişti. Olduğumdan daha durgun bir hale bürünmüştüm. Yediğim yemekler, içtiğim su, hatta kahve bile zehirmiş gibi geliyordu. Zayıfladığımı her gören insan şaşkınlıkla bunu dile getiriyordu. Sanki kafamın üzerinde boynuz çıkmış gibi bakıyorlardı ve ben göz devirmemek için olağanüstü bir çaba sarf ediyordum.

Ruhumda durumlar epey karmaşıktı. Kendimi bir an iyi hissederken, az sonra bunalımın pençesine takılıyordum ve gelecekle ilgili korkunç bir umutsuzluğun peşinden sürükleniyordum. Hangisine kulak tıkamam gerektiğini bilmiyordum. Bildiğim tek şey acının somut olarak varlığıydı. Orada, kalbimin tam ortasında, benimle birlikte senelerdir yaşıyordu. Sanki onunla yapışık halde doğmuşum gibi…

Cumayı cumartesiye bağlayan geceden sonraki bir hafta Atalay’ı hiç görmedim. Özgür’ün ailesi beni iki kez akşam yemeğine, bir kez de kahvaltıya çağırmış olmalarına rağmen onunla karşılaşmadım. İçimi kemiren kurt sürekli onu düşünmeme neden oluyorken, geceleri rahat bir uyku çekmek epey zorlaşıyordu ama bir haftanın sonunda yokluğunun daha iyi olduğuna, Özgür’ün ailesinin yanında daha rahat hissettiğime şahit oldum. Kulaklarım ondan haber alabilmek için antenlerini açmıştı ama bu durum yavaştan etkisini kaybetti.

Geçen hafta sonu Özgür’le birlikte eşyaları yerleştirmiş, eksik olan her şeyi temin etmiştim. Hatta duvara bir tablo bile almıştım. Özgür tablonun ruh halimi kötü etkileyeceği üzerinde bir iddia tutturmuşsa da onu duymazdan gelerek aşık olduğum tabloyu aldım.

Bu hafta sonu ailesinin benim için bir planı vardı. Atalay’ın kız kardeşi Nazlı gelecekti ve hep birlikte plaja gitmeyi kararlaştırmışlardı. Sonucunun olumsuz olacağını bilsem de itiraz etme girişimlerinde bulundum. Emine teyzeyi ikna etmek, Mars’ta yerleşik hayata geçmekten farksızdı. Umuyordum ki Atalay gelmezdi. Hafta boyunca beni görmemek için o kadar uğraş verdikten sonra, plajda karşılaşmak onun için acı olurdu.

“Döndüğümüzde Raziye teyzeye senin en sevdiğin yemeği yapmasını söyledim.” Özgürlerin bahçedeki çimenlere oturmuş, denize karşı manzarayı seyrediyorduk.

“Özgür,” dedim inleyerek. “Bunu neden yapıyorsun? Hoşlanmadığımı biliyorsun.” Bunu en iyi o biliyordu. Defalarca uyarmama rağmen aynı şeyi yapıyordu. Benim için yaptığını biliyordum ama gerek yoktu.

“Bu kadar kasılmana gerek var mı?” dedi yeşil gözlerini üzerime dikerek. Kapri bir eşofman, buz mavisi bir tişört giyinmişti. Sevdiğim gibi çok sevimli görünüyordu. Sanki Özgür’e yakışan şey çekici olması değil de sempatik olmasıydı. Devamlı gülümserdi, çoğu zaman pozitif ruhluydu ve hayatımda görebileceğim en kibar insandı. Bu hengamenin içinde nasıl başardığını anlamıyordum fakat sabrı dudak uçuklatacak kararlılıktaydı.

VERA İLE VAHA  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin