50: "Keder Gibi Kader"

80.3K 4.5K 1.5K
                                    

Oy verip yorum yapmayı unutmayın.

Bazen hikayede güncelleme yapmam gerekiyor, hayal kırıklığına uğratıyorsam üzgünüm.

Medya; Atalay.

Sevgim üzerinize olsun. ❤️

 ❤️

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

50. Bölüm: “Keder Gibi Kader”

Dün;

Günlerdir kendimle verdiğim mücadele gereksizliğiyle kalmıştı. Bir hafta boyunca hastalığın verdiği sızıların yorgunluğunu hala hissediyordum ama artık belirgin olarak bir yerim ağrımıyordu, ateşim çıkmıyordu ve öksürmüyordum. Sözün özü, iyileşmiştim.

Atalay bu süre boyunca, işten çıkıp yanıma geliyordu. O geceden sonra da Atalay’ın affetmesi için çaba sarf ettim ancak bu kez iş ciddi gibiydi. Buz gibi değildi ama yüz de vermiyordu. Somurtmama karşılıksız kalıyordu, bu da benim moralimi daha da bozuyordu. Salonda uyuyordu ve onunla uyuma isteğimi kesin bir dille geri çeviriyordu.

Melis’le iletişimi eskisi gibiydi. Yalnızca benimle değil, onunla da ilgileniyordu. Ama şimdi, hastalığım geçmişti ve gitmek için hazırlandı. “Gidiyor musun yani?” dedim dudağımı sarkıtıp.

“Gördüğün gibi,” dedi kravatını sıkarken. Bunu yaparken başını geriye atmış, boynunu ortaya çıkarmıştı. Sevdiğim âdemelmasına baktım ama bana dönünce gözlerimi gözlerinde sabitledim.

Aklıma gelen, işe yaramayacağından emin olduğum son bir şey denedim. Bitkinmiş gibi duvara yaslandım. “Galiba hastalığım tam olarak geçmedi,” derken sesimin bile rolüme ayak uyduracağını tahmin edemedim.

İfadesiz yüzünde yalnızca kaşları yukarı doğru hareket etti. Koca pembe ayının yanındaki boy aynasının önünde dimdik durmuş, bacaklarını da hafifçe açmıştı. Gözlerini benden ağır ağır çekip kolundaki düğmeyi iliklerken, “İyi bir oyuncu değilsin,” dedi.

Tavrımı değiştirmeden devam ettim. “Oyun oynamıyorum Atalay. Görmüyor musun, ne kadar halsizim?”

Önce gözlerini kıstı, sonra bana doğru yürüdü. Önüme geldiğinde durdu ve elinin tersini alnıma dokundurdu, gözlerini yüzümde dolaştırdı. “Ateşin yok ve gayet sağlıklı görünüyorsun.” Elini yanına indirdi. “İş yerinden iki haftalığına izin aldım, bir hafta dinlenirsen bitkinlik falan kalmaz.”

Kafamı eğip kaşlarımı çattım. “İyi de ateşim geceleri çıkıyor, sabahları değil.”

‘Artık oyunu bırak,’ der gibi bir nefes verdi. Yanımdan geçerken, “Öyle bir durum olursa Melis beni arayacak,” dedi. Arkasından gidip ceketinin ucundan tuttum. Tabi kendi iradesiyle durmasaydı tutuşumun hiçbir etkisi olmayacaktı.

VERA İLE VAHA  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin