43: "Bocalamak"

95.7K 4.9K 2K
                                    


43

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


43. Bölüm: "Bocalamak"

Bildiğiniz bir sokakta daha önce kaybolduğunuzu hissetmek, çaresizliğin uçurumuna sürüklerdi. Güvende hissettiğiniz sokakların ışığı kesilmiş, sesler yabancılaşmıştır ve sizin yapacak hiçbir şeyiniz yoktur. Hiçbir şeyi eskiye çevirmeniz mümkün değildir çünkü geçmiş zaman değişmeyen kalın bir perdedir. Yalnızca aralayıp izleme şansına sahip olurdunuz ve bu, düşünüldüğü gibi keyif verici olmuyordu. Çünkü mazi özel bir burukluğa sahipti.

Ve şimdi kapının önünde duran Özgür'e baktığımda, bir zamanlar onu tanıdığıma inanamadım. Çoğu şeyimi paylaştığım o insan benden çok uzakta gibiydi. Ama ben tüm olanlardan yalnızca onu sorumlu tutacak kadar bencil değildim. "Konuşmak için geldim." Yüzündeki dingin hüzne bakmaya devam ederken samimi olup olmadığını anlamaya çalıştım, nedense bu canımı yaktı.

Kolumu ürkerek tutan Melis'e döndüm. "Korkmana gerek yok," dedim ve gözlerimi Özgür'e imayla kaldırdım. "O bize asla zarar vermez." Kampta yaptığını hatırlamış olmalı ki bakışlarını kaçırdı. Yeşil gözleri sarmaşık gibi kıvrılarak, bocalayışını açığa veriyordu.

"Üzgünüm," dedi mırıltıyla. "Sana zarar vermek istemem, biliyorsun." Gözlerimi yüzünde dolaştırdım. İnsanı rahatsız edecek her duygunun kırıntıları serpilmişti ifadesine: pişmanlık, hoşnutsuzluk, keder ve biraz da olsa nefret. Görebiliyordum, gerilerde bir yerlerdeydi.

"Ne söyleyeceksin Özgür?" Sesim ona karşı gardımı almışım gibi sertti. İletişimimiz artık incecik bir çizginin üzerinde gidip geliyordu ve düşeceğimizi bilmek için müneccim olmaya gerek yoktu.

Yutkundu. "Burada konuşamayız herhalde?" diye sordu biraz da tereddütte kalarak. Melis'e kaçamak bir bakış attı.

Derin bir nefes alıp kapıya doğru gittim, kot elbisenin cebindeki anahtarı çıkardım, yuvasına yerleştirdim. Özgür'ün yanımda durmasının beni rahatsız edeceğini hiç düşünebilir miydim...

Kapı açıldığında geri çekilip elimle içeriye girmesini işaret ettim. Arkasından girdiğimizde Melis'e döndüm. "Sen banyoya gir, dolaptaki pembe havlu senin."

Melis'in endişeyle dolu gözleri Özgür'ü buldu. "Sorun yok, bebeğim. Biz sadece konuşacağız, korkulacak bir şey yok." Birkaç saniye düşünür gibi olsa da en sonunda kafasını usulca sallayıp banyoya doğru yürüdü. Melis gidince yüz ifadem aniden düştü, arkama dönüp Özgür'e, "Odada konuşalım," dedim ifadesizce. Gülünç, saçma sapan, anlamsız şeyler yaşamaktan öylesine sıkılmaya başlamıştım ki, kafayı yiyecek gibi hissediyordum. Tam da şu an olduğu gibi.

Oturma odasına girdiğimizde Özgür üçlü koltuğun ucuna oturdu. Bir süre konuşmadık, gergin saniyelerin uzaması duruma yardımcı olmayınca ağrıma giden, beni şoka uğratan durumu dillendirdim. Fakat planladığım bir şey değildi, benden bağımsız bir güç dudaklarımın arasından cümleyi çekip çıkarmıştı. "Bana vuracaktın," dedim kaskatı halde. Boğazım düğümlenince derin bir nefes alıp toparlandım, Özgür'e değil, pencereden gözüken akşamın çöküşüne baktım.

VERA İLE VAHA  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin