24: "Geçmişin Kör Ucu"

99K 5.4K 4.7K
                                    

24: “Geçmişin Kör Ucu”

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

24: “Geçmişin Kör Ucu”

Dört yıl önce;

Vaha kalbindeki derin acının tüm sinirlerine kadar ulaştığını hissedebiliyordu. Nefesini kesen çaresizliğin kendisini delirttiği gibi hem de. Tüm bunlar çok saçmaydı. Hatta düşününce yaşanması imkansız bile denilebilirdi fakat yaşanıyordu işte, hem de tüm kavuruculuğuyla.

Genç adam çaresizliğe alışkın değildi. İstediği her şeyi koparıp alabilen bir adamdı. Önünde kimse duramaz, yoluna taş koyamazdı. Ama lanet olsun, ilk defa önünde geçemeyeceği bir engeli görüyordu: Eylül’ü. Kalbini titreten ve yaşadığını hissettiren biricik Vera’sı…

Ama vazgeçmeye niyeti yoktu. Eylül’ün annesiyle aynı konuşmaların tekrarlanacağını bilse de yine şansını deneyecekti. Çünkü başka ne yapabilirdi bilmiyordu. Üzgündü ve bunu tek başına yaşıyordu. Eylül’e anlatamazdı, onun başında zaten dertler vardı. Bir de kendi iç dünyasıyla onu bunaltamazdı.

Vaha onu bu evden kurtarmak istiyordu, yanına almak, güzel bir hayat vermek… Sadece bunu istiyordu. Hayatında bundan daha çok bir şeyi istediğini hatırlamıyordu.

O anlatmasa da Vaha o evde nasıl bir hayatın olduğunu tahmin edebiliyordu. Eylül’ün annesi anlatmasaydı şüphe olarak kalacaktı fakat artık emindi. Babası caniydi… Annesi ağabeyi ile ilgili herhangi bir şey anlatmasa da Vaha onun da babasından farklı olmadığını biliyordu. Çünkü görüyordu. Eylül için evlerinin yakınlarında az beklememişti. Mahallelerinin ne kadar kötü bir yer olduğunu da gözlemlemişti. Eylül’e bir zarar gelmeden onu buradan götürmeliydi.

Eylül’ün evinin kapısının açıldığını görünce oturduğu koltuktan doğruldu ama parmakları hala direksiyonu kavramıştı. Babası denen o haysiyetsizin de evden çıktığını görünce kapısını açtı fakat adam gözden kaybolana kadar harekete geçmedi. Ağabeyi çoktan dışarıya çıkmıştı ve Vaha onun gece yarısı geleceğini biliyordu.

Eylül’ün annesinin bu kez neyi bahane edeceğini bilmiyordu. Önceki konuşmalarındaki en büyük bahanesi Vaha’nın zengin olmasıydı. Dediğine göre Eylül’ün babası bunu kabul etmezdi. Zengin bir züppeyi kızına istemezdi. Ama Vaha bunun gurur meselesi olmadığını biliyordu. Kızının kendi ayakları üzerinde durmasından korktuğu için istemiyordu. O adam bir şeytandı.

Sırf annesinin bu bahanesi için Vaha şirketteki görevinden fes etmişti. Eğer Eylül için bunu yapması gerekiyorsa, yapardı. Tek sebep annesinin bu bahanesi değildi tabi. Eylül’ün de bundan rahatsız olduğunu, kendini kötü hissettiğini biliyordu. Sorun değildi, şirketin canı cehennemeydi. Hem böylelikle soyadı konusunda söylediği yalanı da anlatabilirdi. Onu kaybetmekten korktuğu için söylediği yalanı…

Vaha babasıyla ettiği kavgayı hatırladı. Babası henüz Eylül’ün adını bile sormadan, sırf maddi imkanları kısıtlı olduğundan hırsla reddetmişti. Görgüsüz olacağını söylüyordu fakat Vaha’nın daha önce gördüğü en görgülü kişiydi Eylül. “Onu kabul etmiyorsan, ben de yokum,” dedi birkaç gün önce babasına. Ve şimdi görünen oydu ki babasıyla görüşmeyeceklerdi.

VERA İLE VAHA  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin