13: "Yakınlık"

135K 6K 1.5K
                                    

Bölüm 13: “Yakınlık”

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 13: “Yakınlık”

Her şey çok klişe. İçinde boğulduğumuz hayat, tecrübelerimiz, aşklarımız, kitaplar, filmler…

Yaşantılarımız biricik değil. En uç noktada gördüğümüz hayatı bile daha önceden birçok kişi yaşadı. Yaşadığımız hayatın çok benzerini birileri daha sürdü. Bizi kandırdıklarının aksine hiçbir şey eşsiz değildi. Vera ile Vaha da.

Yapılması gereken her şey daha önce yapıldı zaten. Belki de hayat buydu: Motivasyonlarla dolu bir yığın yalan.

Tek farklı olan şey varsa o da yaşadığımız acının şekliydi. Acılarından ayrılıyordu insanlar. Benzer kötülükleri yaşamış olsak da, kalbimizde yaşadığımız acının boyutu farklıydı.

“Nefes alamıyorum,” dedim tişörtümün yakasını çekiştirirken. Atalay dizinin üzerinde karşıma çöktü.

“Sakin olmaya çalış.” Yüzümün önüne düşen saçları geriye itti. Alnımda boncuk boncuk terler birikmişti bile. Asansör olduğundan daha karanlık ve daha küçük gibiydi. Nefes alabilecek kadar yer yoktu. Boğazımdan bir hıçkırık koptu. Kalbim ağzımın içinde atıyormuş gibi hissediyordum.

“Beni buradan çıkar,” dedim güçsüz fakat telaşlı sesimle. Bir elim can havliyle Atalay’ın kolunun üst kısmına sarılmıştı. Allah’ım, ölecektim.

Önümdeki silueti kıpırdadı. Yanımdaki bedenini hissettim. Bir ayağını zemine uzatırken diğerini kendine çekti. “Neden bir şey yapmıyorsun?” Gözlerimi sımsıkı kapatıp üzerime gelen asansörün cam duvarlarını görmemeye çalıştım.

“Acil yardım düğmesine bastım.” Telefonunun ışığını yaktığını gördüm. Kafamı, yasladığım duvardan çekmeden hafifçe dönüp telefonuna baktım. “Hat çekmiyor,” diye mırıldandı sıkılgan bir sesle.

Küçük ve şımarık bir çocuk gibi ağlamaya başladım. Dizlerimi kendime çektim kollarımla bacaklarımı sardım. “Lütfen,” diye çaresizce yalvardım. “Bir şey yap, dayanamıyorum.” Kafamı yukarı doğru kaldırıp nefes almaya çalıştım. Şimdi tüm vücudum terler içindeydi. Atalay kolunu kararsızca başımın arkasından geçirdi ve beni kendi göğsüne çekti.

O an ne geçmişimiz umurumdaydı ne de Özgür. Tek isteğim nefes alabilmekti. Karşı çıkacak, onu itecek gücüm de isteğim yoktu. Kokusunun beni rahatlattığını kabullenmeden kafamı göğsüne yasladım. Saçlarımda ellerinin yumuşak dokunuşunu hissettim. “Korkuyorum,” dedim hıçkırıklarımın arasından. Bunu yenemezdim, karanlık ve küçük nereye girersem gireyim korku ve tedirginlik ağlamama sebep oluyordu. Oysaki ağlayınca nefes almam daha da güçleşiyordu fakat bunu durdurmak insani bir gücün elinde olan bir durum değildi.

“Baba, lütfen beni buradan çıkar. Bir daha yapmayacağım, söz.” Kilitlediği tahta giysi dolabına küçük ellerimle vurdum. Henüz daha çok küçüktüm. Okula başlayacak yaşta bile değildim. Hatamın ne olduğunu hatırlamıyordum. Tabi küçücük bir çocuk ne hata yapabilirse.

VERA İLE VAHA  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin