39: "Yenilikler"

99.1K 4.9K 2.3K
                                    

Bölüm 39: “Yenilikler”

“Özgür,” dedim derin bir nefes vererek. “Lütfen, yapma şunu.” Telefonu yanağımdan çekip kaç dakikadır onunla konuştuğuma baktım.

On dört dakika…

Normal şartlarda ikimizin de birbirinden nefret etmesi gerekiyordu fakat bizim aramıza sadece soğukluk girmişti, o kadar. Bir yandan bu beni mutu ederken, öte yandan korkutuyordu.

“Eylül bu kadarını istemeye de hakkım var öyle değil mi?” Sesi artık sitemli çıkıyordu. “Söylemek istemezdim ama iki yıl sana destek oldum. Bu kadarını da bana çok görme.”

Son kurduğu cümle beni öfkelendirdi. Özgür aradığından beri bana kaşlarını çatarak bakan Atalay’a gözüm kaydı ama bakışlarımı çabucak kaçırdım. “Yapılan iyiliklerin başa kakılması çok alçakça,” dedim tükürür gibi.

Telefonun ardındaki sesi duraksadı. “Eylül,” dedi en sonunda. “Bak, şimdilik bunu aileme anlatmaya hazır değilim. Onlara ne diyeceğimi bilmiyorum. Yemin ederim bunu sana yakın olmak için uydurmuyorum. Ailemin ikimizin evliliğine karşı ne kadar büyük bir heyecan beslediğini biliyorsun. Pat diye söyleyemem. Biraz zaman lazım.” Ellerimi saçlarımın arasından daldırdım ve bıkkınlık dolu bir nefes verdim. Yüz ifademden kararımı sezen Atalay kaşlarını çatarak kafasını iki yana salladı. “Beni zor durumda bırakma. Hatırım vardır diye umuyorum.”

On beş dakikayı geçkin aynı konuşmalar dönüyordu. Özgür’ün ne kadar ısrarcı bir insan olduğunu anlatmaya gerek yoktu. “Tamam,” dediğimde Atalay’ın hışımla oturduğu koltuktan kalktığını göz ucuyla gördüm ve daha da gerildim. “Melis de benimle artık. O da gelecek.”

Uzun soluklu bir sessizliğin ardından Özgür kekeleyerek, “Nasıl?” diye sordu. “Kardeşin mi?”

Sanki görecekmiş gibi kafamı salladım. “Evet, dün onu almaya gittim.”

Söylerkenki ketum sesim Özgür’ün önünü kesince yalnızca, “Anlıyorum,” diyebildi. “O zaman akşamüzeri seni alıp bizim eve getireyim? Kampa evden gideceğiz.”

“Hayır hayır,” dedim hızlıca. “Ben kendim gelirim. Ve lütfen ailene en kısa zamanda açıkla Özgür. Bu aptal durumu sürdürmek istemiyorum.”

Atalay odaya girdi ama telefonunu şarjdan çıkarıp geri çıktı. Yüzüme bakmayınca sıkıntı dolu bir iç çektim. “Tamam, elbette anlatacağım. Teşekkür ederim iyiliğin için.”

Karşılık vermeden telefonu kapattım, ilk işim odadan çıkıp Atalay’ı bulmak oldu. Sabahın köründe Melis için baza, dolap ve çalışma masası almaya gitmiştik ve Atalay eşyaları kurmuştu. Ev 1+1 olduğu için Melis’le aynı odada kalacaktık.

Yatak odasına gittiğimde de Melis’i benim yatağımda otururken buldum. Eşyaları almaya gittiğimizde onun için aldığım Küçük Prens kitabını okuyordu. Atalay’sa çalışma masasındaki çekmeceyi yapıyordu. “Atalay,” dedim Melis’in dikkatini dağıtmamak için sessizce.

Kısa bir anlığına dönüp bana baktıysa da tekrar işine döndü. Bu kez dişlerimi bastırarak fısıldadım. “Atalay.”

Ofladı ve göz devirerek bana doğru geldi fakat bana bakmadan odadan çıktı. Onun ardından oturma odasına girdim. “Kes şunu,” dedim kırılgan bir sesle.

“Neyi keseyim? Bir şey mi yaptım?”

“Trip atıyorsun,” dedim yaptığını inkar etmesine şaşırarak.

VERA İLE VAHA  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin