20: "Karanlığa Açılan Zaman"

105K 5.4K 1.7K
                                    

Bölüm şarkısı; Maroon 5- Animals

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm şarkısı; Maroon 5- Animals

20. Bölüm: “Karanlığa Açılan Zaman”

Beş yıl önce;

“Ahmet Hamdi Tanpınar Türkçe’yi en iyi kullanan yazardır. Edebiyat öğrencisi olarak kitaplarını yalayıp yutmanız gerekiyor. Keza Yaşar Kemal’i de.” Hoca soruyu soran öğrenciye bakarak sorusunu yanıtladı. Sonra saatine baktı. “Tamam, bugünlük bu kadar yeterli. Kitap incelemesi ödevinizin son teslim tarihi haftaya bitiyor,” dedi kalemlerini masadan alırken bize gözlüğünün üzerinden bakıp. Sınıftan yavaş adımlarla çıktı. Neden emekli olmuyordu ki? Profesörlerin emekli maaşlarının da kendilerine yeteceğine emindim.

Elimi, yasladığım yanağımdan ayırdım. Sabahın sekiz buçuğunda başlayıp üçte biten ders beni tam anlamıyla perişan etmişti. Yanımdaki boş yere koyduğum sarı yağmurluğumu giyindim ve sınıftan çıkanlarla beraber çıktım. “Amına koyayım, nasıl yendim seni ama.”

Bu küfrü söyleyen aptala dönüp kısa bir bakış attım. Yüzümde tiksinme ifadesi olduğuna emindim. Bu çocuk sınıfın Whatsapp grubunda sürekli kavga çıkaran, klavye kralıydı. Beni görünce çenesini kapatıp kafasını çevirdi. Kendine sok, şerefsiz, demek yerine sustum. Kadının cinsel organının küfürlere malzeme olması midemi bulandırıyordu ve bu tip insanlar beni korkutuyordu. Yani, Allah aşkına, anneniz falan yok muydu?

Koridorda giderken telefonumu çıkarıp kargonun son durumuna bir kez daha baktım. Evet, kampüsteki şubedeydi. On beş kitabı nasıl taşıyacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Neyse ki çanta getirmemiştim yanımda. İhtiyacım olan telefonu ve minik cüzdanı cebime atmıştım. Otomatik kapı açılmadan önce dışarıda ıslak yerlere baktım. Öğlen vakti sıkı bir yağmur başlamıştı. Etraf petrichor kokuyordu. Yani halk dilinde yağmur sonrası kokusuydu. Kokuyu üretenin bir bakteri çeşidi olan aktinomisetlerin ürettiğini öğrendiğimde çok şaşırmıştım. Ne bilimsel ama(!) Yine de hala ben toprak kokusu olarak görüyor, duygularımı o yönde hareketlendiriyordum. Bazen teknik bilgilerin canı cehennemeydi. İnsan onlardan değil, duygulardan ibaretti. Cebimdeki birbirine dolanmış kulaklığımı çıkardım ve telefonuma taktım. İşte huzur bu kadar kolaydı. O kadar mutluydum ki, utanmasam insanların içinde dans edecektim.

Şimdilik tek sorun, kitap kargosunu eve nasıl gizlice götüreceğimdi. Neyse ki bu taşıma faslından daha kolay sayılırdı. Tabi babam veya ağabeyim görmediği sürece. Kitapların sevincini yaşamamın yanı sıra bir de tedirginlik vardı içimde ama bunu yok saydım.

Ben çabucak mutlu olabilen, iyimser bir insandım. Bir şekilde her şeyin üstesinden gelirdim.

Karşıdan karşıya geçtim. İlkbahar yağmuru kadar güzel bir şey varsa o da yaz yağmuruydu. Ama yazın gelmesine birkaç ay daha vardı. Şehirde eğer deniz yoksa, nefes aldırıyordu. Müziğin sesini yükselttim. Karşımdan kalabalık bir grubun geldiğini görünce kafamı hafifçe eğdim. Hırçın sayılmayacak rüzgar saçlarımı geriye doğru okşuyordu. Keşke şu toprak kokusunun parfümünü yapsalar diye düşündüm.

VERA İLE VAHA  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin