34: "Yarım Gerçek"

101K 5.4K 2.8K
                                    


34

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

34. Bölüm: “Yarım Gerçek”

İkinci veya üçüncü şahısların sebep olduğu felaketleri düşününce insan kendisini en kötüsüne, en zoruna, bir yabancıya hazırlıyordu. Oysaki çoğu zaman tehlike burada, yanı başınızda olurdu. Ensenize doğru gelen nefesin sahibini asla bilemezdiniz. Çünkü bazı kötülükler en çok da sevdiklerinize yakışmazdı. Daha doğrusu biz yakıştıramazdık. Ama sevdiklerimiz her zaman hak ettikleri yerde kalmak istemiyordu.

Çoğu zaman insanların nasıl bu kadar alçalmayı başardıklarına hayretle bakıyordum.

Elbette tek taraflı suç olmazdı. Güven duygusunun işte böyle de kör edici yanı vardı, tehlike oluşturuyordu. Ve güvendiğiniz için bir nevi siz de suçlu sayılırdınız.

Atalay yere kapaklanan Emre’nin üzerine gidip yumruk atmaya başladığında gidip kolunu tuttum. En azından denedim. “Atalay bayıltacaksın,” dedim dehşetle. Karanlıkta göremesem de Emre’nin bir yerlerinin kanadığına emindim. O kadar kuvvetli vuruyordu ki beyin kanaması bile geçirmesi olasıydı. “Konuşması gerekiyor. Birileri gelmeden onu bir yere götürelim.” Ama Atalay beni duymuyor gibi bir yumruk daha attığında Emre inleyerek burnunu tuttu. “Atalay,” dedim neredeyse bağırarak. “Dur artık.”

Bayılırsa ne olacaktı? Bir de konuşması için ayılmasını mı bekleyecekti? Atalay ayağıyla Emre’nin karnına tekme attığında Emre bayıldı. Nedense bu görüntü beni geçmişe sürükledi.

Abimin karnıma tekme attığı ve benim bebeğimi korumak için karnıma sarıldığım o lanet güne gittim. Derin bir nefes alıp karanlık gökyüzüne bakarak sakinleşmemi sağlamasını diledim ama hala nefes alamıyor gibiydim. Kendi kendime komut verdim.

Hayır Eylül, ağlamanın sırası değil.

Atalay Emre’yi yakasından tutup kaldırdı, onun kolunu kendi omzuna attı ve arabasının olduğunu tahmin ettiğim yere doğru götürdü. “Sende gel,” dediğinde kafamı salladım. Nazlı, abisinin ve benim haber vermeden ortadan kaybolduğumuzu görünce küplere bineceğinden emindim. Diğerlerinin şüphelenmeyeceğini sanmıyordum. Tabi eğer Emre birilerine bir şey anlatmadıysa. Özgür… Özgür’ün zaten şüphelendiğini hissediyordum.

“Ben gelemem,” dediğimde omzunun üzerinden bana baktı. “Atalay şu an her şey yeterince berbat ve karmakarışık. Benim de sizinle birlikte ortadan kaybolmam durumu daha da kötüleştirmekten başka işe yaramaz.”

Bana birkaç saniye daha dikkatle bakıp, “Akşam görüşürüz,” dedi. “Konuşmamız gereken konular var.” Önüne döndü ve yürümeye devam etti. Bu süreçte yanımızdan geçen az sayıdaki insanların hepsi de tuhaf tuhaf Emre ve Atalay’a baktı. Ama müdahale etmemelerine, soru sormamalarına bakılırsa ya Atalay’ın öfkeli duruşundan çekiniyorlardı ya da olayı basit görmüşlerdi.

VERA İLE VAHA  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin