42: "Yaraların Tortusu"

95.7K 5K 2.4K
                                    

Medyada Atalay var.

Merhabalarr. Nasılsınız?

Bölüme geçmeden önce, bir konuya daha açıklık getireyim de hepimiz rahatlayalım. 😂

Olayların bir sırası var, biri gerçekleşmeden öteki gerçekleşirse her şey sarpa sarar. Müsterih olun, tüm gerçekler açığa kavuşacak. Ama dediğim gibi, olay sıralaması var. Sabırla okuyan hepinize çok teşekkür ederim. Okumayanlara da teşekkür ederim tabi.

Sevgim üzerinize. 💕

 💕

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

42. BÖLÜM: “Yaraların Tortusu”

Bazen bir sarılış, koku, yuva kadar güvenli bir his verebilirdi. Hele ki yuvasız ve hırpalanmış bir yüreğe sahipseniz. Yaralarınızı tek başınıza sarmak her zaman için kolay olmayabiliyordu.

Şekil verdiğim, veremediğim her şey, gün geliyordu iğne gibi her yerime batıyordu. Ve ben yine o anlardan birini yaşıyordum. Zorlukların geçici olduğu söylenirdi, geçerdi çünkü bir yenisi her zaman vardı. Bunu görebiliyordum. Aştığım her zorluk için geriye bakıp önüme döndüğümde bir yenisiyle karşılaşıyordum. Ufuktakileri de görebiliyordum.

Seni yoran her şeyi sil at, derdim kendime hep. Seni tüketen, güçsüz düşüren her sayfanın defterini yırt ve yak. Fakat temiz sayfalar yeniden karalanıyor, umudum kirleniyordu.

Ama şimdi, eskiden olduğu gibi çaresizlik bataklığına düşmedim. O vardı, irin tutmuş yaralarımın tek şifacısı yanımdaydı. Bana sarılıyordu ve kokusu yeterince cesaret vericiydi. “Şşt,” dedi yatıştırıcı ve sevgi dolu bir tonlamayla. Başımın üzerine dokunan dudaklarının yumuşak baskısını hissettim. “Söz veriyorum, her şey düzelecek. Bana bırak, tamam mı?”

Ağzımdaki kanın metalik tadını alabiliyordum. Yüzümü boyun girintisinden çıkarıp çenemi omzuna yasladım. “Sadece, buradan gitmek istiyorum. Yüzlerini görmek midemi bulandırıyor.” Atalay geriye çekilirken elini yanağıma koydu. Melis yaşadığımız anın yoğunluğunu biliyormuş gibi arka koltukta sessizce oturuyordu.

Atalay’ın koyu kahve gözlerinin etrafındaki altın sarısı harelere baktım. Tüm olanların mahcubiyetini bakışlarında saklıyor, özür diler gibi bakıyordu.  Nitekim, “Özür dilerim,” dediğinde de gözlerinde yatan anlamı dudaklarının arasından akıttı.

Atalay’ın arkasında kalan sürücü camının ardında bir hareketlilik görünce o tarafa doğru baktım. Yanımızda duran araç Özgür’e aitti ve Açelya arabaya biniyordu.

Özgür arabaya binmek üzereydi ki kapıya elini koyarak durdu, bize baktı. Yorgun ve öfkeli görünüyordu. Her ne kadar onu tanıyamamış olsam da tepkisinin doğal olduğunu biliyordum. Bu kadarına da hakkı vardı. Onun Zeynep’le birlikte olmasıyla, benim onun kuzeniyle birlikte olmam aynı kefeye konulamazdı.

VERA İLE VAHA  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin