Derin bir nefes aldım. "Umarım bir şey çıkar," dedim ve dalgınlıkla kucağımdaki ellerime baktım. O adam durdurulmazsa neler olacağını bilmiyordum. Herhalde hayatım ikinci kez kayardı.

"Bulacağım merak etme," derken yanımıza doğru gelen Azra'ya baktı.

"Merhaba," dedi Azra bana kaş göz yaparak.

'Ne?' diye sordum dudaklarımı kıpırdatarak.

"Bu beyefendi nişanlın mı?" Elini Atalay'a uzattı.

Tokalaştıkları sırada, "Hayır," dedim. "Nişanlımın kuzeni. Burada bir işi vardı da. Beni de ziyaret etmek istemiş."

"Aa, öyle mi?" Azra'nın bakışları anında değişti. Neredeyse göz devirecektim. "Kahve ister misiniz? Kendime alacaktım da."

Atalay'la aynı anda konuştuk. Ben, "Olur," derken o, "Hayır," dedi. Ben tekrar ettim. "Zahmet olmazsa tabi."

Masadaki kupamı alıp kantine doğru gitti. "Bence Ece'yi aldatmamalısın," dedim dudağımı büzerek.

Bana dönüp, "Ne?" diye sordu.

"Ece'yi diyorum, aldatmamalısın." Bu sefer tane tane, üzerine bastırarak konuştum.

Sıkılgan bir tavırla göz devirdi ve masadan kalktı. "Çok sıkıcısın. Ve aynı zamanda da art niyetlisin."

"Hım," diye mırıldandım. "Burnuna zarar gelmemiş."

Kaşlarını çattı. "Ah, evet. Nişanlının güzel burnuma zarar verebileceğini mi sandın?" Önümdeki iki kız birbirilerini dürterek Atalay'ı işaret ettiler. Kıkırdadıklarını belirtmek laf kalabalığı olurdu. Onları görmezliğe vermeye çalıştım.

"Ben şimdi şirkete gideceğim. Eğer bir şey çıkarsa sana haber veririm." Üzerindeki takım elbise zaten şirkete gideceğini belli ediyordu. Geldiğinden beri yalnızca iki kez onu takım elbise olmadan görmüştüm. Doğruyu söylemek gerekirse 'çuval giyse yakışacak' bir tipi vardı.

"İyi fikir. Yoksa yöneticiliği nişanlıma kaptırırsın," dedim onun gibi 'nişanlım' kelimesine özellikle baskı yaparak.

Güldü ve kafasını iki yana salladı. "Üçüncü gözün çıkıyor desen daha mümkün bir şey olurdu herhalde."

Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. Kibirli yaratık. Umarım Özgür onun elinden yöneticiliği alırdı. İşte o zaman elimde çekirdeğimle suratını izlemek için can atardım.

Aniden ciddileşti ve hareketlendi. Ortak ofisin kapısından çıkmadan önce sesli bir şekilde, "Gelişme olursa sana haber veririm," diye seslendi ve bu kez kız, erkek karışık herkes kapıya döndü.

Evet, daha az dikkat çekebilirdin.

Kafamı tekrar eğip az önceki anı unutmaya çalıştım. Bilgisayara döndüğümde Azra kahve dolu beyaz kupamı masanın üzerine koydu. Sesinin kısık çıkmasına özen göstererek, "Nişanlının kuzeninin gittiğini gördüm," dedi.

"Atalay," dedim bakışlarımı ekrandan çekmeden. Sistemsel bir sekmeye tıklayıp bana ait kodu girdim.

"Anlamadım?"

"İsmi Atalay." Kafamı nihayetinde kaldırıp gülümsedim. "Ve sevgilisi var." Lütfen beni rahat bırak, Azra.

Dudak büzdü. "Öyle mi?" dedi üzgün bir tavırla.

VERA İLE VAHA  Where stories live. Discover now