5: "Beni Rahat Bırak"

Začít od začátku
                                    

"Günaydın, kızım," dedi anaç bir tavırla. "Sen otur, ben hemen yapayım."

Kafamı iki yana sallayıp itiraz ettim. "Hayır, ben yapayım. Siz işinizi bölmeyin."

Memnun olmuş gibi gülümsedi. "Sağ olasın kuzum."

Kahvenin yerini de öğrendikten sonra sıcak suyu bardağıma döktüm ve kahve kokusunun beni yatıştırmasını bekledim. Az sonra kısa bir huzurun içine daldım. Kahvemden bir yudum aldığım sırada mutfak kapısından içeriye giren Atalay'ı görünce donup kaldım. Neyse ki kahve nefes boruma kaçmamıştı. Bardağı ağzımdan yavaş yavaş çekerken o da donup kalan bir ifadeyle bana baktı fakat hemen toparlandı.

"Günaydın Raziye'm," dedi neşeli mi yoksa düz mü çıktığını anlamadığım bir tonda.

"İşte bu da bana hep böyle takılır." Bunları bana söylemişti ve ben ne diyeceğimi, nereye bakacağımı şaşırdım. Atalay'a bakıp gülümsemem mi gerekiyordu? Hiç sanmıyordum.

Atalay da bana bakmadan Raziye teyzenin yanına gidip yanağını sıktı. "Sen benim ex aşkımsın," dediğinde Raziye teyze gülerek karşılık verdi. "Deli oğlan." Demek ki bir sevgilisi vardı, iyi de neden kırılıyordum ki? Tabi ki olacaktı. Kim bilir, benden sonra kaç sevgili değiştirmişti.

Ben sandalyemi çekip oturdum. Atalay'ı görmemek için onlara arkamı döndüm. Gözlerimi sıkıca kapattım. Burada, arkamda biriyle şakalaşıyor olduğuna inanamıyordum. Birkaç adım arkamda duruyordu ve ben hiçbir şey diyemiyordum. Bana yaptıklarını anlatamıyordum. İlelebet susmak zorundaydım. Geçmişimdeki adamın bu adam olduğunu herkesten saklamak zorundaydım. Bu sır Atalay'la ve benimle birlikte mezara kadar gitmeliydi.

"Oğlum, doğru düzgün kahvaltı etsene. O bisküvileri bırak."

Atalay'ın ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra, "İşim var, Raziye'm. Erkenden çıkmam gerek," dediğini duydum.

"Yoksa Ece ile mi bulaşacaksın?" dedi Raziye teyze onu yakalamış gibi. Elimdeki bardakla birlikte donup kaldım. Kaşlarım çatıldı ve kalbim sızladı. Atalay'ın sus pus olduğunu ve sırtımdaki bakışlarını hissettim.

Sandalyemi yavaşça iterek yerimden kalktım ve ikisinin de yüzüne bakmadan Raziye teyzeye hitaben, "Kolay gelsin," dedim. Derin bir nefes aldım. Hava almaya ihtiyacım vardı. Dış kapıyı açarak bahçeye çıktım. Gecenin bir izi olarak soğuk hala duruyordu. Rüzgar saçlarımı birbirine karıştırdı. Boynuma taktığım kolye havalanıp geri göğsüme düşüyordu. Arkamdaki kapının açıldığını duydum ama dönüp bakmadan kahvemden büyük bir yudum aldım. Onun olduğunu biliyordum. Neden beni rahat bırakmıyordu ki? Çektirdikleri yetmemiş miydi?

"Eylül." Atalay'ın gergin ve tok çıkan sesini işittiğimde sanki gözlerimi kapatırsam yok olacak gibi gözlerimi yumdum. Önümdeki silueti belirdiğinde gözlerimi açtım. Boğazımdaki yumruya rağmen renk vermiyordum. Bu konuda beni sen profesyonelleştirdin, demek istedim. Her akşam ailemle yemeğe otururken ağlamamak için direndiğim günlerin sonunda buna alıştırdın, demek istedim ama susarak gözlerimi gözlerine diktim.

Bakışlarının hala aynı olması canımı acıtıyordu. "Seninle konuşmam gerekiyor," dediğinde boş boş yüzüne baktım.

Benimle ne yapması gerekiyormuş?

VERA İLE VAHA  Kde žijí příběhy. Začni objevovat