62. Bölüm - Son Defa

154 7 2
                                    

Multimedya: Choi Seung Hyun

Jung Min lüks arabasını evin bahçesindeki garaja park etti. Sabahki yorgunluğu hala üstündeydi, umrunda olduğu söylenemezdi de… Arabadan inip kapının önüne geldi. Anahtarıyla kapıyı açıp içeri girdiğinde öylece kalakaldı. Annesi… Annesi So Min gelmişti!

Japonya’ya temelli gidiyorum diye mektup bırakan annesi karşısındaydı. So Min, kırmızı mini elbisesi ve kısa saçlarıyla her zamanki gibi şıktı. Jung Min’i görünce ayağa kalktı. Güzel gülümsemesiyle oğluna bakıyordu. Ama Jung Min’in yüzünde en ufak bir ifade bile yoktu, duygusuzdu sanki. Annesi için ilk defa o gün gözyaşı dökmüştü ama kendisini bırakıp gitmişti yine. Şimdi ne diye gelmişti ki? So Min, yanında duran iki hizmetçiyi mutfağa yolladıktan sonra konuşmaya başladı.

‘’Jung Min? Oğlum ne dikiliyorsun orada gelsene…’’ 

‘’Sen… Neden geldin?’’

‘’Ne? Bu ne biçim bir soru? Burası evim değil mi? Üstelik seni-‘’ 

‘’Temelli gitmiştin. Beni bırakıp gitmiştin yine… Geliyorsun, kavga etsek bile sana alışıyorum. Sonra bir mektup bırakıp temelli Japonya’ya yerleşeceğini söylüyorsun. Yokluğuna alışıyorum. Sonra bir geliyorum sen buradasın.’’

‘’Gel otur, konuşalım.’’ 

‘’Ne konuşacağız? Dönüş biletini ne zamana aldın anne?’’

‘’Yapma böyle. Beni dinlemezsen anlaşamayız. Ben düşünmek için, her şeyden bir süre uzak kalmak için gittim. Aslında temelli yerleşecektim. Tüm kararı da sana bıraktım çünkü sen reşitsin ve kendi kararlarını kendin verebilirsin. Yanıma gelip yeni bir hayata başlamak isteseydin gelebilirdin. Ama senden ses çıkmayınca ben sana geldim.’’

‘’Neler yaşıyorum haberin var mı senin? Hangisinde yanımdaydın ha? Ben çocukken de yaptığın gibi gittin. O zaman oyuncak bırakıp gidiyordun şimdi de mektup… Ne farkı var? Eğer biraz daha yanımda olsaydın belki seninle ilgili düşüncelerim değişecekti. Ama dayanamadın, çok geldim sana. Şimdi sana bağlanmayacağım anne. Çünkü yine gideceksin biliyorum.’’ 

Jung Min merdivenlere yönelirken So Min koşarak kolundan tuttu.

‘’Seni iyi görmüyorum. İçim rahat etmedi. Sen ne kadar kızsan da anneyim ben, hissederim. Ayrıca dur bakayım sen, ateşin var. İyi misin?’’ 

‘’İyiyim. Çok iyiyim hatta. Babamla kavga ettim. Alt tarafı 3 gündür uyumadım ve bu sabah bayıldım. Hem de babam yüzünden. Yarın yine şirkette çalıştıracak beni. Yapmadığım bir şey yüzünden suçlanıyorum. İyiyim ya, gerçekten iyiyim.’’

‘’Ne? Neler söylüyorsun sen Jung Min? Şirkette olanlardan haberim var, gelme sebeplerimden biri de bu ama bayıldığını söylemedi. Ayrıca olayın seninle olan kısmını da söylemedi. Seni 3 gün aralıksız çalıştırdığını da söylemedi! Ne yapıyor bu adam ha?’’ 

‘’Hiç. Senin yaptığını yapıyor. Para.’’

‘’Jung Min laflarına dikkat et. Annenim ben senin. Senin saçının teli kopsa benim ciğerim yanar. Baba olduğunda anlayacaksın evladın ne demek olduğunu. Belki sevgimi doğru ifade edemedim ama yine de bu seni sevmediğim anlamına gelmiyor. Her neyse… Bunları sen zaten biliyorsun, ben de biliyorum. Konuşmanın manası yok. Hadi doktora gidiyoruz.’’ 

‘’Ne? Hayır istemiyorum.’’

‘’Laf dinle. Doktora gideceğiz o kadar. Seni ne zaman görsem sürekli yorgunsun, vücut direncin düşük. Daha 24 yaşındasın sen. Bu yaşta böyle olursan ileride ne yapacağız?’’ 

Yalnız Kalpler Sütunu (외로운 마음 열)Where stories live. Discover now