17.Bölüm - Korkuyu Kaybetmek

230 13 0
                                    

Ai Lin cevap veremedi. Daha önce defalarca ölmeye çalışmış biri olarak korkmaması gerekirdi ama şuan o kadar çok korkuyordu ki… Korkulukları tutan elleri titriyordu. Jung Min acı bir kahkaha attı. Buruk bile olsa gülümsemesi huzur vericiydi… Konuşmasına devam etti.

‘’Korkuyorsun. Daha önce hiç bunu yapmamışsın belli…’’

‘’Yaptım. Hem de defalarca. Her seferinde babam engel oldu.’’

‘’Ha, bu sefer engel olan yok diye korkuyorsun anladım.’’

Ai Lin tüm dikkatini Jung Min’e çevirmişti nedense. Jung Min’in garip bir çekim gücü vardı. Jung Min tekrardan önüne döndü. Ai Lin sevimli ses tonuyla konuşmaya devam etti.

‘’Sen çok garip birisin. Yani ölmek için ne sebebin var ki? Sen ünlü borsa şirketi PR Group’un varisi Park Jung Min değil misin? Asya’nın en zenginlerindensin. Üstelik… Dış görünüşün de fena değil hani…’’

‘’Sen insanlar hakkında onları tanımadan peşin hüküm koşanlardan mısın? Eğer öyleysen bu huyundan vazgeç derim.’’

Ai Lin’in gözleri kocaman açılmıştı. Ses tonunu yükseltti.

‘’Ya! Sen bana ön yargılı mı demek istiyorsun? Ben sadece gerçekleri söyledim. Senin de kendine göre vardır bir sebebin…’’

‘’Sebep mi? Keşke tek bir tane olsaydı. En azından başa çıkabilirdim.’’

Ai Lin’in yüzü düşmüştü. Yine kendisine gelmişti işte. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

‘’Benim gibisin yani. Acaba ölüp gitsem kurtulur muyum, yoksa her şey daha mı kötü olur bilemiyorum.’’

Jung Min bir iki öksürdükten sonra cevap verdi.

‘’Bu yüzden korkuyorsun işte. Ne olacağını bilmiyorsun. Şimdi buradan kendini atsan, suya düşeceksin. Ciğerlerin suyla dolacak. Nefes alamayacaksın ve gözlerin kararacak. Peki sonra? Başka bir boyuta geçeceksin. Ama oranın nasıl olduğunu bilmiyorsun. Belki başka boyutlara ait varlıklar göreceksin. Korkacaksın. İkinci ihtimal, kendini buradan attığın zaman ölmekten korkup vazgeçeceksin. Belki her şeyle başa çıkabilirim, ölüm çare değil diye düşüneceksin. Ve bunlar yine senin son düşüncelerin olacak. Çünkü tatlı suda istesen de boğulursun, yüzemezsin.’’

Ai Lin, nedense Jung Min’e hayran kalmıştı. Gözleri kocaman açılmıştı, korkuyordu. Fakat yavaş yavaş mantıklı gelen şeyler de oluşmaya başlamıştı bu yaşta dopdolu olan kafasında… Gerçekten, ne olacaktı? Jung Min sanki Ai Lin’in içini okuyordu. Aklından geçenleri biliyordu. Kendisini salıverse, kuş gibi hafifler miydi gerçekten? Yoksa beton yığını gibi doğruca aşağıya mı çakılırdı? Yine Jung Min’e dönmüştü düşünceleri kendi gibi.

‘’Yani her türlü öleceğimden mi bahsediyorsun?’’

Jung Min yavaşça kafasını Ai Lin’e çevirdi. Yüzünde yine o buruk gülümsemesi vardı.

‘’Şimdi vazgeçsen ölümsüz müsün ki? Nasılsa her şey bir gün son bulacak. O yüzden yaşadığın her andan mutluluk duy.’’

Ai Lin şaşırmıştı. Bunları söyleyen adam, kendisini Han Nehri’nden atıp intihar edecekti. Öyleyse derdi neydi? Macera aramak mı?

‘’Senin derdin ne? Bana bunları söylüyorsun ama ölmek için buradasın.’’

‘’Ben bu evreleri çoktan geçtim küçük kız. Korkacak bir şeyim yok benim. Vazgeçip devam etmem gereken bir yaşamım da yok. Şuan burada gördüğün, sadece PR Group’un varisi Park Jung Min. Başka hiçbir şey değilim ben.’’

Yalnız Kalpler Sütunu (외로운 마음 열)Där berättelser lever. Upptäck nu