51.Bölüm - Yeniden

161 9 4
                                    

Yeni bölüm yazmayalı çok oldu biliyorum. Ama 12.sınıf öğrencisiyim ve biliyorsunuz YGS - LYS hazırlık sürecindeyim. :)

Multimedya: Jiyeon

Bölüm şarkısı: Park Jung Min - Give Me Your Love

Ai Lin sabaha kadar uyumamıştı. Yatağında bir sağa bir sola dönüp duruyordu. Elleri sürekli dudağındaydı. Şaşkınlıktan ve heyecandan doğru düzgün düşünemiyordu bile. Daha önce değil öpücük, hayatında babasından başka erkek dahi olmamıştı. Jung Min neden böyle bir şey yapmıştı? Bu çaresizliğin içinde aşık olamazdı, Jiyeon’dan ayrılmışken hem de… Acaba onu unutmak için miydi diye düşünmeden edemedi. Ama yok, Jung Min karaktersiz biri değildi.

Acaba ilk karşılaştıkları andan itibaren bir çekim vardı da kendileri mi farkında değildi?

Bu kadar çaresiz ve güçsüzken nasıl birbirlerine umut olabiliyorlardı? Yoksa fark etmeden birbirlerinin yaralarını mı sarıyorlardı?

Birden bire bu neydi?

Az sonra zalim babası Kang Hwan birden odaya daldı.

‘’Sen hala yatıyor musun ha? Kalk bana yemek hazırla.’’ 

‘’Peki baba. Kalkıyorum…’’

‘’Sen… Ne tembel kızsın. Ama seni adam edeceğim ben, dur daha…’’ 

Ai Lin yine sessizce ağlamaya başlamıştı. O hep ağlardı.

… 

Jung Min çalan telefonla gözlerini açtı. Arayan Jiyeon’du. Adını ekranda görünce açmamayı istedi ama biliyordu ki Jiyeon açana kadar arayacaktı.

‘’Ne var Jiyeon?’’ 

‘’Jung Min ah… Konuşabilir miyiz?’’

‘’Bir daha konuşmak istemediğimi söylemiştim. Ne diye arıyorsun?’’ 

‘’Lütfen, kapatma. Geçirdiğimiz onca zamanın hatırına konuşalım.’’

Jung Min konuşmaktan başka çaresinin kalmadığını anlamıştı. 

‘’1 saat sonra her zamanki kafeye gel.’’

Jiyeon neden hala Jung Min’le konuşuyordu ki? Dahası Jung Min niye konuşuyordu? Yavaşça yatağından kalktı, elini yüzünü yıkadıktan sonra dolabının önüne geçti. Aklı nedensiz Ai Lin’deydi. Bir an bile aklından çıkmıyordu. Durup dururken neden öpmüştü ki onu? Eliyle yavaşça kafasına vurdu. 

‘’Aptal Jung Min. Neden böyle bir şey yaptın? Yanlış anlayacak şimdi, her şeyi mahvettin…’’

Bir süre sonra toparlanıp, düşüncelerini attıktan sonra dolabından uzun kollu lacivert bluzunu ve beyaz pantolonunu çıkardı. Zaten ne giyse yakışıklıydı. Üstüne de açık kahverengi bir hırka aldı. Evden çıktı.

20 dakika sonra kafedeydi. Bu kafe bir zamanlar hep buluştukları kafeydi. Ama Jiyeon’un son olaylarından sonra ondan hızlı bir şekilde soğumuştu. Yaralarını az çok sarmayı başarmıştı. Az sonra pembe mini elbisesi ve havalı duruşuyla Jiyeon gelmişti. Üzgün bir ifadeyle Jung Min’in karşısına oturdu. Eskiden her şeyini beğenen Jung Min için Jiyeon artık çekici gelmiyordu. Jiyeon bir iki öksürdükten sonra alçak bir ses tonuyla konuşmaya başladı. 

‘’Uzun zaman oldu değil mi? Buraya gelmeyeli…’’

‘’Ne yapmaya çalışıyorsun? Bunu söylemek için mi-‘’ 

‘’Hayır. Seni görmek istedim. Bana iyi geliyorsun.’’

‘’Sadede gel Jiyeon, kelime oyunu oynayacak halim yok.’’ 

Jung Min’in bakışları sertleşmişti, Jiyeon için korkutucu görünüyordu. Az sonra Jiyeon toparlanıp devam etti.

‘’Tamam, nasıl istersen… Jung Min ben… Ben yeniden başlamak istiyorum.’’ 

Jung Min öylece kalakalmıştı. Çekik gözlerindeki ifade iyice donuklaşmıştı, elleri ateş gibi sıcaktı. Jiyeon için zamanında çok acı çekmişti ama artık aklı gelgit yaşıyordu. Kalbi de.

Yaşamanın yavaş yavaş bir anlamı şekilleniyordu gibi ama bu Jiyeon değildi. Chen Ai Lin’di. İnanması güç ama mantıklı olan… En zor zamanında karşısına çıkan bu gizemli küçük kız…

Jiyeon’a baktıkça ona karşı öfke beslediğini hissetti.

Ses tonu oldukça iğneleyici bir hal almıştı.

‘’Ji… Jiyeon sen… Sen ne dediğinin farkında mısın ha?’’ 

‘’Jung Min lütfen bak-‘’

‘’Sus, sus! Sen beni ne denli yaraladığının farkında mısın? Bunu bana yapmaya hakkın yoktu. Hiç düşünmeden o adamı bana tercih ettin. Ne o? Fazla mı kıskanç geldi sana?’’ 

‘’Beni dövüyor. Sen bana vurmaya kıyamazdın. Hata ettim, o zamanlar kafam karışıktı. Ama pişman oldum, seni kaybettiğimi anladım ve-‘’

‘’Yeter artık. Bu saçmalığı daha fazla dinleyemem.’’ 

Jung Min bir hışımla masadan kalktı. Jiyeon kolundan çekiştirmişti.

‘’O kızla bir ilişkin mi var yoksa?’’ 

‘’Bu seni alakadar etmez.’’

‘’Var değil mi? O kız için mi barışmıyorsun benimle? 

Jung Min en vurucu bakışını attıktan sonra hızlıca kafeden ayrılmıştı. Jiyeon havada kalan eline saniyelik bir bakış attıktan sonra hızlı adımlarla oradan ayrılan Jung Min’e bakıyordu.

Yalnız Kalpler Sütunu (외로운 마음 열)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz