34.Bölüm - Tokat

198 9 0
                                    

Saat 15.00 civarlarıydı. Ai Lin, Gyuri’yi kendi dairesine yolcu ettikten sonra kapıyı kapatıp salona geldi. Jung Min’in karşısına oturdu. Hala şaşkınlığı üstündeydi. 

‘’Bir açıklama yapmalısın. Bir nedeni yokken buraya geldin ve konuşmuyorsun. Her şeyin bir sebebi vardır.’’

‘’Sarılmaya ihtiyacım var.’’

Ai Lin’in gözleri yine açılmıştı şaşkınlıktan… Jung Min bunu neden söylediğini de bilmiyordu. Sadece fazlasıyla acı çekiyordu herhalde. Hiç tanımadığınız bir insana sarılmak isteyebilirdiniz bazen. Ya da hiç tanımadığınız bir insanı özleyebilirdiniz.

‘’Sarılmak mı? Neden sana sarılayım ki, birbirimizi tanımıyoruz.’’

‘’Hani tanışmıştık?’’

‘’Ama… Ne olduğunu anlatmak ister misin?’’

Ai Lin lafını bitirir bitirmez, Jung Min aniden yerinden kalktı ve Ai Lin’e sıkı sıkı sarıldı. Ai Lin’in kolları havada kalmıştı, şaşkınlıktan gözleri kocaman açılmıştı.

Aslında acı çeken ruhlar birbirlerini tamamlayabilirdi.

Birini sevecekseniz acı çekeni sevin. Çünkü birinin yaralarına yara bandı değil de merhem olursanız o insan sizi kalben sevecektir. Ve asla unutmayacaktır.

Az sonra Ai Lin havada kalan kollarını yavaşça Jung Min’e dolamıştı. İlk defa birisine sarılıyordu. İşte, insanlar nasıl sarılır onu da öğrenmişti. Sarılmak güzel histi. İlla aşık olmak gerekmez sarılmak için. Annenize ya da babanıza, arkadaşınıza sarılabilirsiniz. Sarıldığınız insanın göğsünün sağ tarafını sizin kalbiniz doldurur.

Akşamın kasveti Seul’e çökmüştü yine. Şehir her zamanki gibi uyumuyordu, ayaktaydı. İşten dönenler, kurslardan dönenler ve kendisini gece hayatına atanlar derken yine hareketli bir geceye ev sahipliği yapacaktı Seul.

Ai Lin, pencerenin kenarındaki sandalyeye oturmuştu. Boş gözlerle sokağı izliyordu. Nedendir bilinmez, Jung Min aklından bir saniye bile gitmiyordu. Bu adam… Fazlasıyla garipti. Ama huzur verici türden. Gülümsediği zaman, buruk bile olsa, dünyanın en güzel insanlarından biri oluverirdi. Yüzü insanı sarhoş edecek türdendi…

‘’Kendine gel Ai Lin! Neler düşünüyorsun sen böyle ha?’’

Ai Lin, beynindeki düşünceleri bastırırken yavaşça kalkıp odasına gitti ve dolabından siyah pantolonu ile beyaz tişörtünü çıkardı.

Villanın bahçesindeki garaja giren lüks otomobil, salondaki kanepeye çökmüş, elinde mendille öylece bekleyen So Min’i heyecanlandırmıştı. İşte, Jung Min gelmişti. Tam kalkıp kapıyı açacakken Jung Min, anahtarıyla eve girmişti. Annesine saniyelik bir bakış atıp merdivenlere doğru yönelirken annesi So Min, arkasından seslendi. Jung Min ilk basamağı çıkmadan kalmıştı. Annesine hiç dönmüyordu. So Min, titreyen bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

‘’Oğlum? Nereye gittin? Telefonlarıma cevap vermedin.’’

Jung Min cevap vermedi. Sırtı annesine dönük, öylece merdivenlere bakıyordu. So Min devam etti.

‘’Konuşmayacak mısın? Yapma böyle. Gel konuşalım bak-‘’

‘’Ne anlatacaksın ha? Duymak istemiyorum.’’

So Min, alt dudağını kemirirken elindeki peçeteyi cebine koydu. Ellerini Jung Min’in omzuna koyacakken Jung Min ani bir hareketle annesine döndü.

‘’Bırak! Bunca şey yetmezmiş gibi bir de… Kalbini kırmak istemiyorum, odama gideceğim.’’

‘’Yeter ama, gerçekten yeter… Adam gibi oturup konuşsak ne olur? Beni sevmesen bile en azından annen olduğum için oturup konuşamaz mıyız ha?’’

‘’Babam biliyor mu?’’

‘’Ne?’’

‘’Bilmiyor değil mi?’’

‘’Jung Min neyden bah-‘’

‘’Bilmiyormuş gibi yapma, neyden bahsettiğimi biliyorsun.’’

‘’Söyleyecek misin? Yapacak mısın bunu gerçekten? Neden Jung Min? Neden? Neye bu öfken ha? Kime? Jiyeon’la ayrıldınız tamam, Hyung Jun öldü gene tamam. Ama artık toparlan, böyle devam edemezsin. Bu şekilde ben seni nasıl şirketin başına geçiririm? Tamam, sevme beni. Zaten hiç sevmedin… Ama en azından şirketimiz için-‘’

‘’Senin tek derdin para mı? İş mi? Jiyeon’la nişanı attık diye bize değil, şirkete üzüldün. Kaza yaptığımda beni değil, şirkete ne olacağını düşündün. Sen beni karnında dokuz ay taşımaktan başka hiçbir şey yapmadın anne!’’

Demesiyle So Min’in Jung Min’e tokadı indirmesi bir olmuştu. Bu, oğluna attığı ilk tokattı.

Yalnız Kalpler Sütunu (외로운 마음 열)Where stories live. Discover now