26.Bölüm - İnsanlar Nasıl Sever?

207 11 0
                                    

Güneş ışıkları Busan’ı güzel bir görüntüye kavuşturmuştu. Çiçeklerini sulayan yaşlı bayanlar ve ellerinde gazeteyle sokakta dolaşan eşleri, işe yetişmeye çalışan takım elbiseli insanlar ve yaz kurslarına giden öğrencilerle Seul gibi ayaktaydı şehir. Yine hareketli bir gece atlatmıştı her zamanki gibi.

Güneş ışıkları odayı da dolduruyordu. Ai Lin ve Jung Min henüz uyanmamışlardı, uyuyorlardı. Ai Lin, yüzüne vuran güneş ışıklarının etkisiyle gözlerini yavaşça açtı. Güneş… Yeni bir gün. Her gün yeni bir gün. Ne yaşanırsa yaşansın, ne olursa olsun yine de güneş her gün doğar. Mutluluğun ne olduğunu bilmeyen Ai Lin için güneş hep umut demekti. İlk tatilini geçiriyordu. İlk defa babası dışında bir erkek vardı yanında. Doğrusu her şey nedensizdi. Koca bir boşluk, nedensizce…

Ai Lin, Jung Min’i uyandırmamak için yataktan yavaşça kalktı. Sessiz adımlarla açık olan pencerenin yanına geldi. Hava temizdi. Derin bir nefes aldı. Uzun zaman sonra ilk defa nefes alabildiğini hissediyordu. Ölmeyi istediği kadar hep temiz bir havayı içine çekmeyi de isterdi. Acı çeken insanlar için mutluluk hep küçük şeylerin içindedir. Ve belki de gerçek bir mutludan daha çok mutludurlar. Ama Ai Lin’in içinden ölüm isteği gitmiyordu. Belki de bugün ölmek için güzel bir gündü ha?

Çantasının yanına çöktü. Yavaşça fermuarını açıp içinden beyaz mini elbisesini çıkardı. Bu elbisenin de anlamı vardı. Annesinin hediyesiydi… Beyaz kadar temiz Ai Lin’e. Melek gibi… Ya da kefen gibi mi?

Titreyen elleriyle elbiseyi üstüne geçirdi. Banyoya gidip aynada uzun uzun baktı. Sanki annesine bakıyordu. Annesi kokuyordu elbise sanki… Hayır, ağlamayacaktı. Dolan gözlerini elleriyle ovuşturdu. Gözyaşları akamadan gitmişti. Her zamanki gibi boğazını acıtarak kalbine gitmişti. Alışkındı bu duyguya gerçi…

Dağılan saçlarını yeniden topuz yaptı. Lacivert spor ayakkabılarını giyip odadan çıktı. Lobiye indi. Otelin küçük restoranında çalışanlar açık büfe kahvaltıyı hazırlamak için çalışıyordu. Ai Lin nedense insanlara bakmayı severdi. Onların her hareketini incelemeyi severdi. Galiba öğrenmek içindi. İnsanlar nasıl para kazanır? Nasıl yaşarlar?

Nasıl sarılırlar? Nasıl severler…

Bunları babası sayesinde bilmiyordu maalesef. O yüzden yaşamın her ayrıntısını öğrenmeye çalışıyordu. O zaman ölmeyi neden bu kadar çok istiyordu ki? Annesine olan özlemindendi galiba, babasına katlanamama… Ya da yaşamayı öğrenip sonra ölecekti.

Tek başına kaybolmaktan korktuğu için az sonra odaya döndü. Ai Lin kapıyı yavaşça kapatmıştı ama yine de Jung Min sese uyanmıştı. Yattığı yerden yavaşça doğrularak uykulu gözlerini Ai Lin’e çevirdi. Ai Lin mahcup olmuştu.

‘’Üzgünüm, uyandırdım.’’ 

‘’Hayır, ona uyanmadım. Fazla bile uyudum, kalkmam gerek. Kahvaltıya geç kalacağız. Bu arada sen nerden geliyorsun? Yoksa uyuyamadın mı?’’

‘’Yo hayır, uyudum. Şey, uyanınca aşağı inmek istedim de. Dolaştım biraz.’’

‘’Pekala… O zaman sen aşağı in, masalardan birini tut. Ben de duş alıp geleceğim.’’

Ai Lin aşağı inip masalardan birine oturdu. Yaklaşık 15 dk sonra Jung Min gelmişti. Beyaz pantolonu ve lacivert tişörtüyle oldukça şıktı. Ai Lin onun ne kadar yakışıklı olduğunu fark etmişti.

Az sonra kahvaltı tabaklarını ve çaylarını alıp masaya gelmişlerdi. Jung Min çayından bir yudum aldıktan sonra konuşmaya başladı.

‘’Söyle bakalım.’’

Ai Lin meraklı gözlerle çatalını masaya bırakıp çekik gözlerini Jung Min’e dikti.

‘’Neyi?’’

‘’Buraya neden geldiğimizi. Görmediğim bir yeri vardı diye hatırlıyorum. Herhalde seni oraya götürmem gerek.’’

‘’Ha… Şey… Evet. Söylerim. Ama anayola çıkman lazım, buradan yolu bilmiyorum.’’

‘’Tabi… Ne garip değil mi? Birbirimizi tanımıyoruz ama birlikte tatildeyiz. Daha önce tanımadığın biriyle tatile çıktın mı?’’

‘’Hayır çıkmadım.’’

‘’Ama ben çıktım.’’

Ai Lin anlam verememiş gözlerle Jung Min’e bakıyordu. Jung Min, bir süre Ai Lin’e baktıktan sonra gülmeye başladı. Ai Lin, Jung Min’in ne demek istediğini anlayınca o da gülmeye başladı. İlk defa gülüyorlardı sanki. Gülmeyi yeni öğrenen çocuklar gibi.

Yalnız Kalpler Sütunu (외로운 마음 열)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin