50.Bölüm - Boşluk, Çaresizlik

151 9 0
                                    

Multimedyadaki şarkıyı açıp okursanız daha güzel olur :)

Bölüm şarkısı: Baek Ji Young - Don't Forget

Jung Min, kendisine doğru koşarak gelen Ai Lin’i görünce saniyelik buruk bir gülüş atmıştı ortaya… Bu buruk gülüşler kalbine batıyordu sanki.

‘’Ben iyiyim, bir sorun yok. Her şey yolunda.’’

Ne yalan ama…

Ai Lin ve Jung Min birbirlerine bir süre baktıktan sonra sessizce boş sokakta yürümeye başladılar. Burası eğlence yeri değildi, insanlar akşam olunca evlerine çekilirdi. O yüzden sokakta lambalar dışında bir şey yoktu. Bir süre hiç konuşmadan yürüdüler. Sanki içeriden konuşuyorlardı. Garip.

Az sonra sokağın sonundaki banklardan birinde oturdular. İkisi de öylece karşıya kilitlenmişti. Akşamın hafif soğuğu ikisini de susturmuştu sanki.

Ai Lin sessizliği bozdu. Titreyen sesiyle konuşmaya başladı. Boğazındaki düğüm konuşurken bile belliydi.

‘’Nasılsın?’’

Jung Min, Ai Lin’e hiç dönmeden cevap verdi.

‘’Bilmem. Sen?’’

‘’Ben de bilmiyorum. Artık duygularım da bedenim gibi o kadar çok yoruldu ki, şuan bir şey hissedemiyorum. Ya da hissettiğim tek şey çaresizlik, kim bilir…’’

‘’Baban yine mi dövdü?’’

‘’Alıştım artık.’’

‘’Çok mu acıyor?’’

‘’Kalbimdeki yara daha çok acıyor. Sürekli bir boşluk… Çaresizlik… O gün Han Nehri’ne gittiğimde aklımdaki tek şey ölümdü. Ama içimde korkudan ve hüzünden çok garip bir huzur vardı. Sanki tüm acılarım yok olup gidecek gibi. Takside giderken insanlara baktım. Arabalara, yollara, binalara baktım. Etrafıma baktıkça içimdeki huzur yavaş yavaş yerini korkuya bırakmaya başladı. Nedenini bilmiyorum. Yine de korkumu yenip Han Nehri’ne gittim. Hep orada ölmek istedim. O nehri o gün ilk kez gördüm. İlk kez manzara seyrettim. Sonra gizemli bir adam karşıma çıktı ve aslında kendimi kandırdığımı, içimdekinin huzur değil de korku olduğunu söyledi. Çünkü o nehrin karşı tarafı da var. Orada da bir hayat var. Yaşamam gereken, görmem gereken bir yer ve bir hayat var.’’

‘’Ai Lin-‘’

‘’Hep bir şeyleri merak ettim. İnsanlar nasıl yaşıyor? Nasıl gezerler, nasıl umut ederler, nasıl sarılırlar… Nasıl severler? Ben hayatımda kimseyi sevme fırsatı bulamadım. Kendimi bile sevemezken bir başkasını hiç sevemedim. Bazen diyorum ki, ben bu cehennemden çıkamıyorum. Ama birisi olsa, tutsa beni çıkarsa… Bu hayatta en çok istediğim şey, küçük bile olsa güzel bir şeylerin olması.’’

‘’Hiç mi olmadı?’’

Ai Lin dolu gözlerini Jung Min’e çevirip acı acı gülümsedi.

‘’Biliyor musun, eğer sen o gün karşıma çıkmasaydın ben yaşamayı öğrenemezdim. Senin sayende yaşamak istediğim çoğu şeyi yaşadım. Küçük ve kısa bile olsa beni mutlu ettin. Bunun için sana minnettarım. Yaşamak istediğim çok şey var ama onları yaşayamam biliyorum. Sen çok iyi birisin ve sandığından daha güçlüsün. Ama söylemem gereken bir şey var.’’

Jung Min’in de gözleri dolmuştu. Ai Lin’in titreyen yanaklarından sessizce gözyaşları dökülüyordu.

‘’Jung Min… Seni tanıdığıma memnun oldum. İlk defa bana güzel şeyler yaşattın. Birbirimizi çok iyi tanımasak bile senin çok ayrı bir yerin oldu. Ama… Bundan sonra senden güzel şeyler öğrenemeyeceğim. Çünkü babam buna izin vermeyecek. Bu benim hayatım değil ki artık… O yüzden bu seni son görüşüm olacak.’’

Jung Min başını öne eğmişti. Ai Lin akan gözyaşlarını eliyle silerek ayağa kalktı. Ağlayan ve hüzün dolu yüzünde buruk bir gülümseme belirdi.

‘‘ Senin tek dinleyenin bendim, bir keresinde bana bunu demiştin. Ama bu sefer seni dinleyemeyeceğim, affet. Çünkü o kadar zamanım yok. Ama sen güçlüsün, her şeyin üstesinden gelirsin. Şimdi gitmeliyim, babam uyanır da beni göremezse işimi bitirir. Kendine iyi bak tamam mı?’’

Jung Min aniden ayaklanmıştı. Onun da sesi titriyordu.

‘’Gitme. Senden başka kimsem yok. Ben güçlü değilim. Hem bana söz vermiştin, yardım edecektin… Herkes gitti ama sen kaldın küçük kız.’’

‘’Biz iyi arkadaşız değil mi? 

Jung Min yavaş adımlarla Ai Lin’e yaklaşmıştı.

‘’Sen beni yaşamam gereken bir hayat olduğuna inandırdın.’’

‘’Ben güçsüzüm, bunu nasıl yapabilirim ki?’’

Ai Lin sessizce akıp giden gözyaşlarını eliyle sildi. Jung Min, Ai Lin’in gözlerinin içine bakıyordu. Ve yavaşça dudakları birleşti.

Yalnız Kalpler Sütunu (외로운 마음 열)Onde as histórias ganham vida. Descobre agora