Safir Mila Safkan, şu an olduğu yaşından çok daha ufakken, hayatının taşlarını yerinden oynatan bir olay yaşar ve kendini ansızın, yetimhanenin soğuk duvarları arasında kimsesiz bulur. Sahip olduğu şeyler, her ne yaşarsa yaşasın iyi kalan kalbi ve t...
Carla Morrison, Disfruto. (Multiye şarkının çevirisini bıraktım ki anlamını da görün.)
Sezen Aksu, Aşktan Ne Haber.
Merhaba! Bu bölüm öyle iyi bölüm oldu ki, coşup yorumları doldurmayana küserim haberiniz olsun jsjejdjd çok heyecanlıyım, geçin çabuk okuyun <3 Sonra da instagrama twittera falan gelin bol bol konuşalım bölümü ahshehdh ayrıca size dediğim gibi bekletmeden geldim, hakkımı isterim jsjd bol bol yorum bekliyorum<3
Bölüme girerken yıldızlarımızı bırakalım. ✨
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
30. Bölüm: "AY GÜNEŞE TUTULDU."
Dün de görüşemedik, İki yüz yıl görüşememişiz gibi geldi. Ve üç yüz yıllık göresim geldi seni.
Cemal Süreya.
Tam olarak bu satırların içinde gibi hissediyorum ve bir çocuk kalbinin çektiği acıdan daha farklı bir kalp acısı çekiyorum.
Hazer'i özlüyorum.
Bu öyle kötü bir his ki... Gece yarısı uyanıp bir anda ağlamak istiyorum.
Tanrım, uykularımı aldı benden, belki de kızmalıyım ona! Gece yarıları o rüyama girdiği için uyayamıyor, yıldızları göremeden gökyüzünü izliyordum. Fakat kızamıyordum, üstelik kızılacak ne yaptı ki? Sadece... Yanıma gelmedi, beni aramadı. Bu iki şey aslında kalbimi o kadar üzdü ki, kızılacak bir şey yaptığını düşünüyorum ama sonra onu nasıl gücendirdiğimi hatırlayarak bundan utanç duyuyordum.
O gecenin üstünden iki gece daha geçti, üstelik yalnız... Bugün, üçüncü günün sabahı ve ben Hazer'i bu üç gün içinde hiç görmedim. O gece teklifini reddederek içeriye girdiğimin ertesi sabahı günaydın mesajı atma sırası ondaydı ama atmamıştı. Bir sonraki gün sıra bana geldiğinde ben günaydın mesajını istediği gibi fotoğrafımla beraber çekip atmıştım ama Hazer cevap vermemişti. Bu sabah günaydın mesajı atma sırası ondaydı ama görünen o ki... Atmayacaktı. Çünkü muhtemelen o uyanalı iki saat olmuştu.
Tercüme edemediğim duygular hissediyordum ve bunları kendime bile açıklamayadan, bu duygularla yaşamaya çalışıyordum. Tüm bu olan bitene üzülüyor, başka şey de yapamıyordum. Bana, kardeşimi almam ve belki de kendi hissettiği şeyler için de dile getirdiği teklifi reddetmiştim. Çünkü çok beklenmedikti, heyecanlanmış ve korkmuştum. Telaşa kapılmış, kabaca onun sözünü kesmiştim ve bunlara gücenmişti. Haklıydı, hiç de olgunlukla karşılayamamış, yakışıksız davranmıştım ama... gücensin istememiştim.
Belki de gücenmenin yanında bana kızmıştı da, bir süre görmek istemediği için de aramıyor, dans kursuna gelmiyordu. İki gündür Meliha ile yalnız dans ediyorduk ama sürekli onun yolunu gözlüyordum. Bugün, üçüncü günün sabahındaydık ve henüz evden çıkmış değildim. Az önce Gazelle kahvaltı yapmıştık ve ben şimdi elimdeki bir bardak su ile çiçeklerimi suluyor, gözümü telefondan ayıramıyordum. Gazel mutfakta bulaşıkları yıkıyor, sevinçli bir şarkı mırıldanıyordu. Dün gece ilk kez Behram ona hayırlı geceler, diye bir mesaj attığı için çok mutlu olmuştu.
