1. Bölüm: "Hüzünlü Bir Matem."

345K 18.5K 76.4K
                                    

Multimedya;

Halsey, Sorry.

Merhaba güzelliklerim,

Yeni bir hikâyenin ilk bölümüyle geldim. İlk bölümü yazmak, bir final yazmak kadar zor benim için. Kendime güveniyorum ama ne kadar başarabileceğimi bilmiyorum. Bu yüzden, başarmak adına özenle yazdığım bir bölüm oldu. Beklediğinizin ne olduğunu bilmiyorum ama umarım sizi tatmin eder. Bu arada ilk bölüm olduğu için bir nebze kısa bir bölüm ama zamanla yükseleceğiz.

Neyse, çok konuştum..

Keyifle okuyun!

1. Bölüm: "Hüzünlü Bir Matem."

Şakaklarına şiirler okusam alnından dökülür heceleri,

Kaburgalarını kırsam kalbinden dökülür kemikleri,

Seni yaksam, önce bana sıçrar yangının alevi.

13.03.2002

Çocukluğu bir ceset gibi ortadan kaldırılarak torbasına gömüleli bir ay bir gün olmuştu. Çocukluğunun ağırlaşmış ceset kokusu yetimhanenin badanası tazelenmiş duvarlarına dahi sinmişti ama kız çocuğu hâlâ bunun farkında değildi. Olduğu yerin neresi olduğunu bilmiyor, bilmenin yanından bile geçmeyi istemiyordu. Burayı sevmiyordu, çünkü geceleri gökyüzüne bakarak yıldızları saymasına izin vermiyorlardı. Burayı sevmiyordu, çünkü yeşil ördeğini görmelerine izin vermiyorlardı. Burayı sevmemesi için var olan onlarca sebepten biri de şuydu; babası yoktu.

Tanrı ona acısındı.

Çünkü en kimsesiz galaksi bile bu kadar yalnız hissedemezdi.

Anne sütü kadar temiz bir hayatı olmadığını beş yaşındaki zihniyle anlamıştı lakin daha fazlasını anlamak söz konusu olduğunda, zihni ona zorluk çıkarıyordu. Gözleri, dünyadaki tüm yaşları içine biriktirmiş iki inciydi. Evet, babasına sorsa, gözlerindeki doluluğu böyle tarif ederdi.

Ağlamamalıydı.

Ya da ağlarsa babası gelip, onu buradan alır mıydı?

Bir an düşündü ama bir sonuca varamadı. Yatağın bir ucunda duran ve üstünde kedi figürleri bulunan yorganı örtmemekte ısrarcı olduğu için üşüyordu ama örtemezdi. Hasta olmayı bekliyordu; çünkü o zaman babası hisseder ve muhakkak gelirdi. Hareketsizlikten uyuşan parmaklarıyla burnuna baskı yaptı ve burnundaki doluluğun akmasına engel oldu. Galiba istediğini bir nebze başararak hasta oluyordu.

Tombul bacaklarını kalçasının altına kıvırdı, kimseye görünmek istemediğini hissediyordu. Zaten kaldığı bu tuhaf yerde, onunla arkadaş olmaktan haz eden kimse yoktu. Çocuklar ondan, bir vebalıdan kaçar gibi kaçıyor ve onu gücendiriyorlardı. Galiba kokuyordu, çünkü burada banyo yapmayı istemiyordu. Kül renkli gözlerini tavandaki karanlıktan uzaklaştırarak geniş, birçok yatağı bulunan odanın içerisine çevirdi. Gördüğü en büyük odaydı ve burada ağlayacak kadar huzursuz hissediyordu.

Kâfi derecede huzurla uyuyan oda arkadaşlarına memnuniyetsizce baktı. Kendisini yanlarına davet etmediği için onlara minnacık küstü ama içindeki bir diğer kimsesiz; onlarında gökyüzüne özgürce bakması yasaklanmış kimsesizliğinin gölgeleri olduğunu hissediyordu. Kendisi bir mumsa bu kız çocukları da bu mumun yansımasıydı. Titrek yutkunuşu, kabzası çekilerek kurşunu sıkılmayan bir tabanca gibi genzinin üstüne çöktüğünde, yüzünü yastığa daha çok gömdü. O anda, duyduğuna büyüdüğünde pişman olacağı kısık bir ses döküldü kulaklarına.

KİMSESİZLER MATEMİ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin