25. Bölüm: "İlham Perisi."

195K 14.1K 50.3K
                                    

Multimedya:

Sezen Aksu, Biliyorsun.

Merhaba parlayanlarım!

Söz verdiğim tarihte geldim, dilerim iyisinizdir. Tadına vararak okuyun ve paragraf arası yorumlarınızı bırakmayı ihmal etmeyin canımın içleri.

Bu arada aramıza sürekli yeni katılanlar oluyor, umarım okuduklarınızdan hoşnut kalıyorsundur :)

Geçen bölüm yıldızları bırakmanızı söylemeyi unutmuşum, Safir'i karanlıkta bırakmış gibi kötü hissettim:/

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Geçen bölüm yıldızları bırakmanızı söylemeyi unutmuşum, Safir'i karanlıkta bırakmış gibi kötü hissettim:/

O yüzden şimdi yıldızlarımızı bırakmadan geçmeyelim.✨

25. Bölüm: "İLHAM PERİSİ."

UZUN YILLAR ÖNCE.

Panzehiri sevgi olan tek zehir, kıskançlıktı.

Ayın üzerindeki gümüşten hançeri görüyordu, ayı ortadan ikiye bölmüştü. Bir tarafı diğer tarafından daha karanlıktı ve hançerin üzerinde, Tanrı'nın izi vardı. Küçük elini kaldırdı, avuç içini puslu cama yasladı ve bununla beraber damarlarının gerilişini hissetti. Avucunda bir kesik vardı, canı acımıştı ama yüzünde bu acının bulgusuna yer yoktu. Kirpiklerinin arasındaki hareler kısıldı ve  camdan dışarıya gökyüzünün rengine dikkat kesildi; çocukların dışarıya çıkıp oynayamayacağı kadar karanlık bir geceydi.

Zaten Hazer'in dışarıya çıkma yasağı vardı.

Babası, dokuz yaşındaki bir çocuğun kurallarla eğitilebileceğine inanıyor ve bu yüzden dokuz yaşında olduğu için Hazer bir düzine kuralla yaşıyordu. Dışarı çıkamazdı, bu kurallardan birisiydi. Üstelik zaman fark etmiyordu, okuldan geldikten sonra yapması gereken her şey belliydi ve dışarıya çıkmak bunların arasında değildi. Okuldan gelir, duşunu alır, temiz kıyafetlerini giyer, ödevlerini tamamlar ve bunun akabinde el sanatları öğretmeninin çizmesini istediği çizimleri çizerdi. Babası, onun yapması gereken her şeyi yazılı kurallarmış gibi kendisine emrediyor, Hazer'e yapmama gibi bir fırsat tanımıyordu. Dokuz yaşındaydı, henüz çocuktu ama dışarıya çıkıp eğlenmeye izni yoktu. Yalnızca okulda, ders aralarında arkadaşlarıyla eğlenmek istiyordu ama vahşi olduğu için genelde arkadaşları kendisinden uzak duruyordu. Avucundaki kesiği de, bir arkadaşıyla kavga ederken açmıştı ama neyse ki babasının haberi olmamıştı. Babasına söylememesi için öğretmenine çok yalvarmıştı, ki Hazer'in en sevmediği şey birine muhtaç kalmaktı.

Yanaklarını şişirdi, elini pencere camından çekti ve arkasını dönerek odasındaki masaya ilerledi. Ödevlerini ve çizimlerini bitirmişti, canı çizgi film izlemek istiyordu ama babası belli saatler dışında televizyon izlemesini de yasaklamıştı. Küçük yumruğunu sıktı ve üzgün şekilde odasının duvarlarına baktı. Neden bu kadar yalnız hissediyordu?

Oyuncaklarına baktı, birçok oyuncağı vardı ama artık büyümüş, neredeyse bir delikanlı olmuştu; oyuncaklarla oynamayı istemiyordu. Dışarıya çıkmak, topuyla koşturmak istiyordu ama babası mümkünü olsa bunu düşünmeyi bile kendisine yasaklardı. Odasını süzdü, toplu, muntazam, temiz bir odası vardı ve annesi ondan temiz, dağıttığını toplayan bir çocuk olmasını istediği için Hazer arkasında asla dağınıklık bırakmıyordu. Annesini üzmeyi istemezdi. Uzandı, masanın üzerindeki kalemlerini kaldırdı ve dağınıklığı topladıktan sonra odanın çıkışına ilerledi. Işığı kapatarak odadan ayrıldığında büyük, geniş hole baktı. Anne ve babası alt katta, kahvelerini içiyor olmalıydı. Bu evde her şeyin bir düzeni vardı ve kimse o düzenden dışarıya çıkamazdı.

KİMSESİZLER MATEMİ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin