3. Bölüm: "Kasırga."

239K 16.2K 46.5K
                                    

Multimedya;

Alan Walker, Sing Me To Sleep. (Mutlaka dinleyin, çok güzel.)

Safir Mila için sizde bir şarkı bırakın.

Merhaba. Biz geldik. Özlediniz mi? İki bölüm yayımlamış olmama rağmen hikâye için o kadar sabırsızdınız ki, bir bölüm daha yazdım.

 Özlediniz mi? İki bölüm yayımlamış olmama rağmen hikâye için o kadar sabırsızdınız ki, bir bölüm daha yazdım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🌙

3. Bölüm: "Kasırga."

Yetim yanıma bir mum diktiler.

Beni, ben sönene dek yaktılar.

Fakat Tanrım, hiç sönmeyeceğimi nasıl bilemediler? Tutuşarak, etrafıma sıçrayarak yandım ama neden söndürmediler? Çok çığlık attım, çok yalvardım, neden duymadılar? Duymayı mı istemediler? Yoksa bir çocuk cinayetinden mi korktular? Çocuk da benim, cinayette benim. Fakat onların korktuğu kadar korkmadım katilimden.

Çünkü aslında her katil, daha çok korkar cesedinden.

2002, Mart ayı.

Çocukların cinsiyeti olmaz diyordu yetimhanede, çocukların saçlarını özenle tarayan Müzeyyen Teyze. Çocuklar sadece çocuktur, kimi zaman melektir.

Kanatlarımı kırdılar Müzeyyen Teyzeciğim, nasıl melek olacağım diyemiyordu ona.

Gökyüzü bileklerine jilet saplamış, damarlarındaki tüm ağırlığı yer yüzüne boşaltmayı istemiş gibi canhıraş bir şekilde ağlarken, ellerini üşüyen ayaklarına sardı. Tamam, elleri de çok sıcak değildi ama ona göre ayaklarından daha iyi durumdalardı. Gök gürültüsünden korkmamayı beceremediği için uyuyamıyor, öğle uykusuna yatmış oda arkadaşlarını izliyordu. Babaları yanlarında olmadıkları halde bu kadar çocuğun nasıl huzurlu olduğunu anlamıyordu ama bu çocukları seviyordu.

Kafasını kaldırarak küçük camlardan dışarıya, gökyüzüne baktı. Ona göre bulutlar çok fazla siyahtı ve bunun yağmurun habercisi olduğunu zaten babası ona söylemişti.

Sırtını yatağının başlığına az daha yaslayarak uyumak için gözlerini yumdu ama yağmur o kadar şiddetliydi ki, bunu başaramayarak tekrar gözlerini açtı. Uzun saçlarını tombul ellerinin yardımıyla kaldırarak sırtına bıraktı ve pamuklu, tavşan figürlü pijamasının kollarını bileklerine kadar çekiştirdi. Teni soğuktu, kolay ısınmıyordu. Hasta olmakta hâlâ kararlıydı ama çok fazla üşümeye dayanamıyordu.

Safir Mila, kırılgan bir kız çocuğuydu.

Kız çocuğu, gök bir kez daha gürlediğinde ellerini kulaklarına örttü. "Ama bu yağmur çok fazla..." küçük ağzı titredi. "Neredesin babacığım? Beni bu yağmurda nasıl yalnız bırakabiliyorsun?"

Kül renkli gözleri camdan dışarıya bakmayı sürdürdüğünde, ellerini korkarak kulaklarından indirdi ve tombul parmaklarıyla akmış birkaç damla göz yaşını sildi. Aslında az yağan yağmuru seviyordu ama gök gürlediğinde korkuyordu. Babası ona korktuğun şeyin üstüne gitmelisin derdi. Belki de bunu yapmalıydı.

KİMSESİZLER MATEMİ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin