24. Bölüm: "Mutluluk Balonu."

228K 14.5K 55K
                                    

Multimedya:

Ferdi Özbeğen, İşte Bu Bizim Hikâyemiz.

Merhaba parlayanlarım!

Son bölümdeki son sahneden sonra sabırsızlıkla bu bölümü yazmayı bekliyordum. Bıraktım onları, iki haftadır sarılıyor yavrucaklarım.. Keyifli okumalar, öppücükler :') Paragraf arası yorumlarınızı unutmayın<3 Ben sizi mutlu ediyorsam siz de beni edin.😌

24. Bölüm: "MUTLULUK BALONU."

Şeytanın elinde bir makası vardı. En güzel çiçekleri kopardığı gibi en güzel fotoğrafları da keserdi. Beni, babamla olan fotoğrafımızdan kesip atmıştı, bir daha kimseyle bir fotoğrafta buluşamam sandım... Benim olduğum tüm fotoğrafların sol yanı hep boş kalacak sandım ama sonra... seninle sarıldım.

Fotoğraf tamamlandı, artık sol tarafımda sen varsın.

Soğuk... nefesi çok soğuktu. Elleri üzerimdeydi, üşümüştü, titriyordu... Yumruğunu kaburgama bastırıyordu ve bununla beraber kaburgam kalbime dokunuyordu. Bir dakikadan fazla süredir, uçuruma sürüklenir gibi, durdurulamaz bir çabayla ellerimizi vücudumuza koymuş, birbirimizle kucaklaşıyorduk. Ona sarıldığım ilk anda ki coşku kendini utanç ve sevince bırakmış, sırtını tutan ellerim nazikçe omuzlarını okşamaya başlamıştı. Çenem sol omzuna dayanmıştı, gözlerimi ona sarıldığımda titreyerek yummuştum ve biliyordum ki, vücudum ona yaslanırken var oluşunun en büyük sancısını çekiyordu. Tanrım... Bir mutluluk balonu; bileklerimde... Beni yukarıya çektikçe ayaklarım yerden kesiliyordu. Ayaklarım yerden kesiliyordu ve bunun onun beni kucaklamasıyla bir alakası yoktu.

Tanrım müsaade et beni bulutlara kadar çıkarsın, kimse dokunmasın bu balonuma.

Hazer hiçbir boşluk bırakmıyorsun, nasıl yapıyorsun bilmiyorum ama her yerime ulaşıp her yerime sarılıyorsun.

Mesela az önce öyle bir yerden sarıldın ki, yarama denk geldi, bilemedin.

Bir ritimde atan o kalp atışlarının sesi kulaklarımda uğulduyor, zaman içinde bir delik açılmış gibi bizi yutuyordu. Hazerle sarılıyor olduğumuz gerçeği başımı döndürüyordu, soğuk elleriyle tutuyor olmasına rağmen sırtımdan ter damlaları akıyordu. Hazer soğuktu, üstündeki gömleği buz gibiydi ama buna rağmen göğsünde beni kuvvetle kendine doğru çeken sıcaklık vardı. Nefes alış verişlerimiz çok hızlıydı, kontrolden çıkmıştı. Yanağını saçlarıma yaslamıştı, üşüyen nefesi enseme temas ediyor ve kalbim ortadan ikiye ayrılıyordu; onu içimize alalım, sonra tekrardan birleşiyoruz, diyordu.

Gözlerimi açamıyordum, ellerimi çekemiyordum ama buna bir son vermemiz gerektiğini fark etmiştim. Merdivenin başında durmuş, daha ne kadar buna devam edebilirdik ki? Göz kapaklarımı açtığımda, gördüğün ilk şey merdivenler oldu. Ellerim omuzlarının üzerinde nazikçe dolaşıyordu ve bu kendimi durduramadan yaptığım bir şeydi. Parmaklarım yüzeysel olarak aşağıya indiğinde elimin içine vücudundan ateş sıçradığını düşündüm ve bununla beraber çenemi omzundan kaldırdım. Bu ondan uzaklaşmak istediğimi belirtmek için yaptığım bir hareketti ve Hazer bunu anladığı an kendini bana, beni de kendine daha kuvvetle çekerek, "Biraz daha," diye soludu, sesi zorlukla çıkmıştı sanki. "Beş saniye bile yeter... Köpeği bile olurum şu an o beş saniyenin..."

Bana sarılmaktan hoşlandığını düşündüm, bu düşünce bir an gerçekten beni kanatlandırıp uçacak oldu ama sonra kanatlarımı kaybettiğimi hatırladım. Tebessüm ettim. "On saniye olur mu?"

Sesi heyecanla titriyordu. "Ben saymaya başlıyorum o zaman."

Madem on saniyem daha vardı, o zaman tadını çıkaracaktım. Ellerim ceketine sıkıca yapıştığında ürkerek çenemi tekrardan omzuna bıraktım ve sırf kokusunu alabileyim diye sert bir nefes aldım. Hazer Han güzel, huzurlu kokuyordu. Acaba sarılırken yaralarına denk gelmiş miydi parmaklarım? Bir yarasından kucaklamış olabilir miydim? Ellerimi gevşettim, yarasına denk geldiyse acımasın diye. Birbirimize içtenlikle sarılırken, "Bir," diyerek saymaya başladı ama sanki, saymasa da olurdu. Ben iki demesini beklerken o tekrardan, "Bir," dedi ve o an dudaklarım biraz daha yukarıya kıvrıldı. Belki de bu sayı on olmayacaktı, bir de sabit kalacaktı. Hazer gülümsediğimi anlamış olmalı ki tekrardan, "Bir," dedi ve o an saniyeleri saymayacağını, beni on saniye içinde bırakmayacağını anladım.

KİMSESİZLER MATEMİ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin