23. Bölüm: "Kara Ay Güneşe Kavuşursa..."

185K 16.4K 51.8K
                                    

Multimedya:

Emircan İğrek, Aç Bağrını.

Merhaba parlayanlarım!

Bu bölüm benim için çok özel, hem bu bölümle 1 M okunmaya ulaşacağız. Okuyan hepinizin gözlerinden öpüyorum<3 Bu yüzden oy ve yorumlarda uçmanızı bekliyorum. Paragraf arası yorumlarınızı bırakmayı unutmayın, özellikle son sahnelere... Hepinizi öpüyorum. Keyifli okumalar.

Bölüme başlamadan önce herkesin yıldızları bırakmasını istiyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüme başlamadan önce herkesin yıldızları bırakmasını istiyorum. ✨

23. Bölüm: "KARA AY GÜNEŞE KAVUŞURSA..."

2009,

Ölümümü anladığım gün.

Ölüm saatini veremem ama nasıl öldüğümü anlatabilirim.

Baştan söyleyeyim, bu canınızı yakabilir.

Ama zaten bizler... canımızın yanmasına alışığız değil mi?

Babası kendisine dünyanın en güzel çiçeği gibi davranır ve Safir Mila bazen babası onu güneşe çıkarttığında, tıpkı bir çiçek gibi beslendiğini hissederdi. Güneşe çıktığında gözlerini kapatırdı, gülümserdi, teninden ılık terler akana kadar güneşin altında dururdu ama o zamanlar o çok sevdiği güneş olup, bir adamın hayatına gece yarısı güneşi gibi doğacağını bilemezdi.

Güneşi seviyordu, yıldızları, ışıkları da... Fakat bu, karanlıkta yaşamasına engel olamamıştı.

Mila, yaşadığı son günlerde o kadar huzursuzdu ki, daha o yaşta bile acının ruhunu tıkadığını hissedebiliyordu. Bir nefes alıyordu ama sanki ikincisini almaya gücü yetmiyordu. Büyüdükçe aynaya bakıyor, aynaya baktıkça kendini tanıyamıyordu. Babasına benzemek istiyordu ama her geçen gün biraz daha annesine benziyordu. Saçları çok uzamıştı, çilleri; güneşe çok çıktığından olsa gerek çoğalmıştı. Rengi soluktu, aynanın karşısına geçtiğinde aynadaki aksine annesi gibi değil, babası gibi bakmak istiyordu ama bakışları bile annesine benziyordu. Boyu uzamış olmasına rağmen zayıf kalmıştı; çünkü iştahı olmuyordu. Ne zaman kalbinin üstüne yatsa nefesi kesiliyor, tırnakları avuçlarıyla birleşiyordu. Yumruklarını sıkmayı öğrenmişti. Canı acıdığında çığlık atarak ağlamak yerine yumruklarını sıkıp dudaklarını ısırmayı öğrenmişti. Tanrı onu bulutlara oturtsa, dünyayı görebilirdi ama izlemeye dayanamazdı; çünkü yeryüzünde çok fazla kötülük vardı.

Artık iyi ve kötü insanları ayırt edecek kadar büyümüştü.

Mesela... Hüseyin Amca kötü birisiydi.

Çünkü... onu yapmak istemediği şeylere zorluyordu ve Mila artık bunun yanlış olduğunun farkındaydı. Eskiden onu öperdi, ona sarılırdı; çünkü onu severse babasını kendisine getireceğine inanırdı ama babasının asla gelmeyeceğini artık biliyordu. Öyleyse istemediği halde Hüseyin Amcaya sarılmak zorunda değildi, zira bunu hiç istemiyordu. Ona küstü, babasıyla ilgili yalan söylediğini öğrendiği zamandan beri ondan uzak durmak istiyordu ama Hüseyin Amcası onu sürekli rahatsız ediyordu. Ona şekerler getiriyor, onu öpmek istiyor, sarılmak istiyor, bazen saçlarını okşuyordu ve tüm bunlar kendisini rahatsız ediyordu. Hüseyin Amca ona ne zaman yaklaşsa ağlamak istiyor, saçlarını ne zaman okşasa bağırarak kaçmak istiyordu. Üstelik bunları yaptığı zamanlarda hep yalnız oluyorlardı ve Mila insanlara onu şikâyet edemiyordu. Bir şeylerin yanlış olduğunu seziyor, hissediyordu ama yanlış olanın tam olarak ne olduğunu anlamıyordu. Sadece... Hüseyin Amcayı görmek, onunla konuşmak istemiyordu. Yanaklarını öpüyordu ama Safir bunu hiç istemiyordu! Hem... Öğretmeni hiç kimsenin izinsizce onlara dokunamayacağından bahsetmişti, o zaman Hüseyin Amca neden ona dokunuyordu?

KİMSESİZLER MATEMİ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin