24. Bölüm: "Mutluluk Balonu."

En başından başla
                                    

Zaman hep bir de sabit kaldı ve biz sarılmaya devam ettik.

Sonra o on saniye kaç saniye oldu bilmiyorum ama bir yerde ayrılmamız gerektiğini fark ederek ellerimi ceketinden çeken ilk ben oldum. Hazer bu sefer biraz daha, demedi. O da aynı zamanda ellerini sırtımdan uzaklaştırmaya başladı. Ellerini uzaklaştırırken bile parmak uçlarıyla tenimin neredeyse her yerine temas ediyor, mideme sayısız krampın girmesine sebep oluyordu. Yüzlerimizi aynı anda birbirimizin omzundan kaldırdık ve temasımızın yavaşla sonlanmasıyla beraber dakikalar sonra göz göze geldik. Beni vurup, yerde bırakma diye bir şarkı sözü duymuştum, gözlerini görünce o düşüverdi aklıma. Beni öldürseler burada bırakabilirler, tam gözlerinde. Çünkü sanki orası bana toprak olur, ev olur... Bakışları kış soğuğuna rağmen sıcacık parıltılarla bakıyordu ve gözlerinin tonu oldukça koyulaşmıştı. Bana sarıldığına inanamıyordu.

Elimin birini ağzıma kapattım, gözlerim fark edilecek bir şekilde büyümüştü. Kıkırdamak gibi bir yersizlik yaptım ve hemen sonra kızararak fısıldadım. "Sarıldık."

Kıkırtım kendini tekrardan hafif bir tebessüme bıraktığında, Hazer kafasını hızlıca salladı. "Sen koştun... şuradan, bana doğru."

Sonra bana gülümsedi.

Karanlıktaki tek ışığım gözleriymiş gibi, büyük çekince duysam da ayıramıyordum bakışlarımı bakışlarından. "Koş, sarıl bana, der gibi baktın."

Hazer kafasını hızlı hızlı salladı. "Doğru, baktım. Yaparım öyle şeyler... Yani bir tek sana yaparım, başkasına hiç yapmam. Ben o zaman hep öyle mi baksam acaba, işe yarıyor sanki..."

Söylediklerine tebessüm ettim. "Sen öyle bakınca, sarıldım ben de."

"Senin de gönlün vardı ama bence..."

Bakışlarımı kaçırdım, eninde sonunda bunun olacağı belliydi. Elbette ona sarılmak istemiştim ve o bunu biliyordu. Hazer titrek, derinden bir iç çekerek elini ensesine çıkarırken, parmağımı saçımın etrafına dolayarak, onun yamacında durdum ve ondan başka her yere baktım. Sarılmıştık, birbirimizi her açıdan hissetmiştik. Ben hayatımda ilk kez bir erkeğe sarılmıştım, muhtemelen Hazer ilk kez bir kadına sarılmıyordur ama ben ilk kez birine sarılıp güvende, huzurlu hissetmiştim. Erkekler benim için o saksıdaki çiçeği yiyen böcekler olmuştu, içlerinden birinin iyi olabileceğini düşünmemiştim. Hep korkmuştum, kaçmıştım ama ilk kez sığınmıştım.

Başımı kaldırdım, gözlerimi omuzlarına çevirdim. Bu omuzlara tutunmuştum, başımı oraya yaslamış, kendime bir dayanak bulduğumu hissetmiştim. Uzandım, ne yaptığımı çok da farkında olmadan parmak uçlarımla ceketinin üzerinden omuzuna dokundum. "Omuz çıkıntım," diye fısıldadım, orada ne kadar huzurlu olduğumu hatırlayarak.

"Ne dedin?"

Gözlerimi tekrardan gözlerine kaldırarak kızarık yanaklarımla gülümsedim. "Omuzuna kar düşmüş."

"Bu dağın üzerinde çok kar var, demiştim sana."

Doğru demişti. Ona çok güçlü, tıpkı bir dağ gibi olduğunu söylediğimde bana bu cümleyi kurmuştu. Parmaklarım bükülerek omzundan uzaklaştı ve ellerimi kendime sararak onun dibinde, zorlukla yutkundum. "Ama o dağın üzerindeki karları erittiğimi de söyledin."

Hazer'in bir an için soluğu kesildi, soluğunun ayazı alnıma çarpmadığında anlamıştım. Gözleri, tüm o karların altında üşüyen bir çocuk gibi saf bir masumiyetle bana baktı. "Ben zaten son birkaç dakikadır erimiş hissediyorum. Anlamadım n'oldu, başım falan dönüyor, ateşim başıma mı vurdu la..." elini alnına götürerek ateşine baktı. "Dışarıdan geldim ama terlemişim."

KİMSESİZLER MATEMİ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin