13. Bölüm: "Senorita Ve Süper Kahraman."

En başından başla
                                    

O da hep susuyordu.

Ona görünmemek için bacaklarını kırdı ve bakış açısından çıkarak, sırtındaki okul çantasıyla beraber yetimhaneye doğru koştu. Evet, Hüseyin amca onu görmemişti. Beceriksiz dokunuşlarla yanaklarındaki gözyaşlarını sildi ve yetimhanenin büyük kapısından içeriye girdi. Müdire onun okuldan kaçtığını öğrendiğinde çok kızacaktı ama umurunda değildi, ona babasını sorması gerekiyordu. Büyük merdivenleri küçük ayaklarıyla çıkarken, okul önlüğünün pileleri bacaklarına çarptı ve bir rüzgâr onu üşüttü. Üst kata çıktığında Müzeyyen Teyze'sini gördü ama hiç durmadan Müdire Hanım'ın odasına doğru koştu. Artık boyu uzamıştı, saçları da uzamıştı, daha uzun süre koşabiliyordu, büyüyordu... Ağzından acı dolu bir inleme çıktı ve Müdire Hanım'ın odasına, kapısını tombul parmaklarıyla açıp girdiğinde, Müdire Hanım başını ilgilendiği dosyadan kaldırdı ve gözlüklerin ardından kız çocuğuna baktı. "Safir! Seni yaramaz kız! Okuldan mı kaçtın sen!"

Kapının eşiğinde, baştan aşağıya titreyerek durdu ve Müdire Hanım'ın hiddetinden ürkse de geriye adım atmadı. Son zamanlarda babasının geri gelmeyeceğini hissetmeye başlamıştı ama bundan emin olmak kalbini mahvetmişti. Babasını bir daha görmeyecekti. Bu korkunçtu. Bununla yaşamayı nasıl öğrenebilirdi? Gözyaşları sel misali yanaklarını basmaya devam ederken, "Ba... babam ölmüş," diyebildi titreyen bir sesle. "Ayça dedi ki; onu göm... gömdüler. Bana kimse babamın öl... öldüğünü neden söylemedi."

Safir Mila, Müdire Hanım'ın yüzündeki kızgınlığın, yerini şaşkınlığa bırakmasını izledi. "Baban intihar ettiğinde sen zaten onun yanındaydın, öldüğünü biliyor olman gerekiyordu. Sen... Sen sahiden bilmiyor muydun?"

Gözündeki gözyaşları o kadar birikmişti ki, Müdire Hanım'ın yüzünün netliği kaybolmuştu. Ayakta durmakta zorlanıyordu. Hasretle nasıl başaçıkabilirdi. "Oyun oynuyorduk," dedi ve başını kapının pervazına yaslayıp sarsılmaya devam etti. "Babamla oyun oynuyorduk. Ben sanıyordum ki... bu bir oyun. Hem... Hüseyin Amca bana onun geleceğini söyledi!"

Sesini pek yükseltmezdi, biri kızarsa korkardı ama şimdi öyle kötü hissediyordu ki sesinin tonu bile artmıştı. Islak gözlerle görebildiği kadarıyla Müdire Hanım daha şaşkın vaziyette kendisine bakıyordu. Kadın gözlüğünü kaldırıp kenara bıraktı ve oturduğu deri görünümlü koltukla dikleşti. "Bekçi Hüseyin, babanın geleceğini mi söyledi Safir?" Kadın mantığında bu olaya açıklama getirmeye çalıştı. "Senin üzüldüğünü görünce avutmaya çalışmış herhalde! Aman canım, ben bildiğini sanıyordum. Baban öldü Safir, annen de sana bakmayı istemediği için devlet himayesi altına girdin."

Annesi... Evet, burada onu da özlüyordu ama annesi birkaç kere gelmişti, göremediği babasıydı. Kafası çok karışmıştı, tüm bu olanlara yetişemiyordu. O gece, sabah olduğunda babasını bir daha göremez olmuştu ve bu yetimhaneye geldiğinden beri onun bir gün gelip kendisini alacağına inanmıştı. Annesi neden söylememişti? Oda mı bildiğini sanıyordu? Bilmiyordu. Üstelik babasının geri döneceği yalanıyla büyütülmüştü. Bugün demişti, bugün gelmezse yarın... Ama babası hiçbir vakit dönmemişti. Eli kalbini buldu ve mavi okul önlüğünün üstünden kalbine bastırarak ağrıyı savuşturmaya çalıştı. Babası nasıl onu yalnız bırakmıştı? Tanrı buna nasıl göz yummuştu. Dudaklarını ısıra ısıra hıçkırdı. "Beni kandırdı o... Baban gelecek dedi, bekledim ben de... Onun yüzünden canım acıyor!"

"Hüseyin Amcan seni avutmuş işte." Kadın alelade bir konudan bahsedermiş gibi elini havada savuşturdu ve sıkkın bir yüz ifadesiyle kızı süzdü. "Senin canını baban yaktı Mila, bizler değil. Senin olduğun evde, göreceğin görüntünün seni nasıl üzeceğini düşünmeden kendini astı! Sen bu görüntüyü ömrün boyunca unutmayacaksın ve bu babanın suçu..."

KİMSESİZLER MATEMİ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin