6. Bölüm: "Bir Küçük Hediye."

Start from the beginning
                                    

Kollarını kadının beline sararak yanağını karnına yasladığında, amacı annesini, sevgisi sayesinde ikna etmekti ama hiçbir şey istediği gibi olmuyordu. Annesi onu kolundan yakalayarak ittirirken, "İşe geç kalırsam çorbayı alacak o parayı bile bulamayacağız," diye bağırdı ona kadın. Mila sarıldıkça, annesi onu ittiriyordu. "Çekil ayak altından Mila! Ben sana ne demiştim? Tanrı, annelere karşı çıkan çocukları cezalandırır."

"Tanrı, çocuklarını üzen anneleri de cezalandırmalı öyleyse!"

"Seninle cezalandırılıyorum ya zaten..."

Safir durdu, bu nasıl bir cümleydi anlamamıştı. Bazen aklının çok büyük olduğunu düşünse de bazen annesinin dediklerini hiç anlamıyordu. Son kez kollarından tutularak itildiğinde, ayakları birbirine dolanmıştı. Kadın, giyinmek için yatağın üzerindeki siyah paltosuna uzanırken, Mila son bir çırpınışla elleriyle annesinin eteğini çekiştirdi. Gitmesini istemiyordu. Babası için çorba ısıtmasını, bir kez babasına gülümsemesini istiyordu. Dudakları seğirdi. "Annecim, eğer çorba ısıtırsan bundan sonra senin dediğin her şeyi yaparım. Mama por favor! *Anne lütfen*

"Başımın belası!" Bu cümlenin ne tarafı güzeldi? Her tarafı Mila için çirkindi. Hiç güzel değildi ama annesi her sesini yükselttiğinde kendisine baş belası olduğunu söylüyordu. Annesi bu sefer dizlerinin üzerinde onun hizasına eğilerek büyük elleriyle yüzünü kavradığında, kendisine kızmış olduğunu gördü. Göz gözelerdi. Kötülüğü, annesinin gözlerine baktığında öğrenmişti. "Babana çorba ısıtmayacağım, anlıyor musun? Koskocaman kız oldun ama bir şeyi yüz defa tekrarlamak zorunda kalıyorum! Git ve oyuncaklarınla oyna, yoksa parmaklarının hepsine tekrar iğne batırırım. Cıs!"

Kız, parmaklarına batan iğneleri anımsadığında gözlerini korkuyla büyüdü. Annesinin neden böyle yaptığını anlamıyordu. Fakat babasının aç olduğunu biliyordu ve annesine ısrar etmekten vazgeçmek istemiyordu. Parmaklarıma iğne batcak olabilirdi ama sonuçta babasını parmaklarından daha fazla seviyordu. Annesine diklendi. "Hayır! Babama çorba ısıtacaksın mama!"

Annesinin elinin kalktığını gördüğünde, ondan gelecek yeni tokadı reddederek başını hızlıca annesinin göğsüne yasladı ve bundan kurtuldu. Annesi, ona kızdığı ve onu susturmak istediği zamanlarda kendisini döverdi ve bu sefer bundan kurtulmuştu ama kurtulduğuna sevinemiyordu. Annesi onu göğsünden iterek sertçe uzaklaştırdığında, yapacak bir şeyi kalmamış olmasının verdiği çaresizlikle yere oturdu. Kadın, söylenerek ondan uzaklaşmış ve kabanını giyinmeye başlamıştı. Mila onun kendisine baş belası dediğini duyuyordu. Sen tam babanın kızısın ve ben bundan nefret ediyorum diyerek devam ediyordu. Biraz bana benzeseydin, o sünepe baban yerine!

Ama Safir, babasının kızı olmaktan mutluydu.

Annesinin kızı olmaktan da... Her ne kadar annesi, onun annesi olmaktan memnun olmasa da.

"Babama yemek hazırla!"

Annesinin sesi, uzun süre kulaklarında kalacak gibiydi. "Zıkkımın kökünü yesin!"

"O ne?"

Annesi ona, onu ürkütecek kadar kötü baktığında, dudaklarını ısırarak babası için içtenlikle üzüldü. Yapabilse gerçekten ona çorbayı ısıtabilirdi ama yapamıyordu ki. Dolapta peynir ve zeytin olmalıydı, babası için onlardan koyabilirdi. Annesinin saçlarını paltonun dışına doğru atarak topuklu ayakkabılarımı giydiğini gördü, hâlâ kendi dilinde söyleniyordu. Üzüntüyle iç çekerek yerden kalkarken, kadın ona son kez baktı. Kendisine, onu ısıran bir böcekmiş gibi bakıyordu ama Safir'im yaptığı tek şey yalnızca annesini sevmekti. Annesi, kapıyı çarparak çıktığında, peşinden koşturdu ama ona yetişemeyerek kapının önünde dizlerinin üstüne çöktü.

KİMSESİZLER MATEMİ.Where stories live. Discover now