75

601 26 2
                                    


"Bunu yaptığıma inanamıyorum." Dedi babam kasanın önündeyken. İlker sevinçten kabile danslarından birini yapmaya müsait haldeyken; İmge ve ben birbirimize kaçamak bakışlar atıyorduk çünkü İlker haklı çıkmıştı. Babam gerçekten de Hazar'a karşı olan önyargısını bir nebze olsun kırabilmişti. En azından onun ırz düşmanı bir şerefsiz olduğunu düşünmüyordu. Gerçi önceden düşünüyor muydu emin değildim ama...

"Babacığım teşekkür ederim." Dedi İlker bilgisayar kutusunu göğsüne bastırırken. "Sen olmasan asla bu bilgisayarı alamazdım."

"Zevzek zevzek konuşma." Diye homurdandı babam. "Ayrıca ablanlara dua et. Yoksa sen rüyanda bile göremezdin o bilgisayarı."

"Hep rüyalarımdaydı baba. Nasıl olacakmış o iş?"

"Tamam İlker uzatma işte." Diye araya girdi İmge. "Bilgisayarın alındı artık sus."

"Tamam ablaların bir tanesi." Dedi İlker şen bir halde. "Sen yeter ki iste."

Teknoloji marketinden çıkıp otoparka giderken sessizdik. Ben daha iki hafta öncesine kadar stresten kafayı yiyecekken Hazar, Hazan'a iyi olduğuna ve telefonunun bozulduğuna dair bir mesaj atmıştı. Ben o kadar süre kafayı yemiştim ama bana yazmayı akıl edememişti. Ben sanmıştım ki...

"Hazar'dan yeni bir haber var mı?" dedi İmge otoparkın girişinde koluma girerken. "İyi miymiş?"

"Bilmiyorum." Dedi dürüstçe. "Gemiden inme vakitleri geldi ama ne zaman inecek ne olacak en ufak bir fikrim yok. Kafayı yememe ramak kaldı."

"Belki de artık onu salmalısın." Dedi İmge isteksizce. Uzunca süredir beni Hazar'a karşı doldurmadığı için bu defa mantıklı konuştuğunu kabullenebilmiştim. Gerçekten de Hazar beni düşünmemeyi kolaylıkla atlatabilmişti.

"O hediyeden sonra ben düşündüm ki..."

"İnan bana ben de bir an olabileceğine inandım." Dedi İmge hızlıca. "Ama Hazar gerçekten de dengesiz herifin teki. Boş ver..."

"İmge," dedim sızlanarak. "Neden işler benim için kolay gitmiyor?"

"Bilmiyorum güzelim." Dedi sıkıntıyla. "Bilmiyorum."

Arabaya bindiğimizde İlker ile ben arkadaki yerlerimize kurulduk. Ben bacaklarımı kendime çekip dışarı bakarken babamla dikiz aynasında göz göze geldik. Sırf kötü olduğumu anlamaması için içten olmasına uğraştığım bir gülümseme takındım. Umarım inanırdı. Umarım herhangi bir soru sorup beni zor duruma sokmazdı.

Kendimle savaş verirken telefon titredi. Whatsapp'tan gelen bildirimle kaşlarım çatıldı. Kilidi açtım ve mesaja baktım.

Bilinmeyen: Merhaba, kusura bakmayın rahatsız ediyorum ama numaranın sahibi İdil mi?

Kaşlarım çatıldı. Bu da neydi böyle? Göz ucuyla arabayı kontrol ettim. İmge telefonuyla takılıyordu. Babam yolu takip ediyordu. İlker ise... Bilgisayarının büyüsüyle dünyadan kopmuştu.

İdil: Evet ama siz kimsiniz?

Bilinmeyen: Adım Sedat. Hazar'ın ikinci kaptanıyım.

Bilinmeyen: Rahatsız ettim küçük hanım ama vaktin var mıydı? Arayamıyorum malum internetten ötürü.

Küçük dilimi yutacak gibi hissettim. Hazar birkaç defa mesajlar arasında Sedat diye birinden bahsetmişti. Allah aşkına bu adam bana neden yazıyordu ki?

İdil: Tabii. Buyurun, dinliyorum?

Bilinmeyen: Hazar bugün gemiden ayrıldı. Şuanda tahminen havalimanına doğru gidiyordur.

Bilinmeyen: Bunu neden yaptığımı ben de bilmiyorum ama o keratanın üzülmesini istemedim.

Bilinmeyen: Seninle konuşacak yüzü olmadığını söylediği için haber vermedi sana.

Bilinmeyen: Ama ben bunu kendi görevimmiş gibi üstlendim. Kusura bakmıyorsun değil mi İdil?

İdil: Olur mu öyle şey. Şuan sadece şaşkınım. Yani...

İdil: Hazar'dan neredeyse bir aydır haber alamıyorum ve bilirsiniz.

Bilinmeyen: Biliyorum. Erkeklerin de aklının başına geç geldiğini sen bilir misin genç hanım?

İdil: Sanmıyorum. :)

Bilinmeyen: Neyse İdilcim şuan pek vaktim yok. Fırsat bulmuşken Hazan'a yazıp senin numaranı aldım. Sağ olsun kırmadı.

Bilinmeyen: Diyeceğim şu ki; Hazar geldiğinde onunla konuşman lazım çünkü o sana gelmeyecek.

İdil: Neden?

Bilinmeyen: Bunu onunla konuşsan daha doğru olur ama bir ağabeyin olarak görebilirsen beni; sözümü dinle.

Bilinmeyen: Sana Hazar'ın uçuş bilgilerini söyleyeceğim.

Bilinmeyen: Onu karşılar mısın? Yedi ay sonra geri dönecek ve tek başına kalmasını istemiyorum.

İdil: Elbette sizi ağabeyim gibi görebilirim.

İdil: Ama benim anlamadığım nokta ailesi varken bunu neden benden istiyorsunuz? Biz arkadaşız.

Bilinmeyen: Bundan emin misin?

Bilinmeyen: Ben sana bilgileri atacağım. Yanına gitmek de gitmemek de senin elinde. Siz iki gence yapabileceğim en büyük iyiliği yaptım. Gerisi artık sizde...

O an bir fotoğraf geldi. Hazar'ın uçuş bilgilerinin yazılı olduğu kâğıttı. İniş tarihi olarak yarın sabah dokuz on beş görünüyordu. Kaşlarım çatıldı. Fotoğraftan çıktığımda Sedat Ağabey'in çevrimdışı olduğunu gördüm. Sıkıntıyla dudağımı dişleyip bilgilere bir kez daha baktım.

Gitmek istiyor muydum? Evet.

Gitmem için mantıklı bir açıklamam var mıydı? Hayır.

Gitmemem için nedenlerim var mıydı? Evet.

Tekrar aynı soru belirdi aklımda: Gitmek istiyor muydum? Evet.

Ve karar...

Gidecek miydim?

Evet ama büyük bir problemle: NASIL?

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Where stories live. Discover now