19

730 31 0
                                    

Multi: Bora Candemir -Kim olduğunu bölümde öğreneceksiniz- 

Ailede herhangi birinin doğum günü olduğu zaman dışarıda değil de evde kutlamayı seçerdik. Çünkü bizim ailemiz için dışarıdan çok biz önemliydik. Babam İtalyan mutfağına özenip birkaç yemek yapar, İmge de pastayla ilgilenirdi. Ben ve İlker de yapılanlara konup sadece tüketen kısımda olmayı seçerdik.

Olay da buydu zaten: Babam ve İmge aile için çabalar, İlker ile ben de varlıklarımızla destek olurduk.

Fakat burada işler biraz daha farklı yürüyor gibiydi. Akşam saatlerine doğru Hazan ile birlikte Beşiktaş'ta adını bilmediğim bir kafeye gelmiştik. Tanımadığım yığınla insan içinde boş bir sandalyeye oturmuş ve etrafı incelemeye koyulmuştum.

Masada sayabildiğim kadarıyla on dört insan vardı. Elbette buna ben de dahildim. Hiçbirini tanımıyordum. Sadece birkaç tanesini hafta içerisinde Hazan ile birlikte görmüştüm. Kalanı tamamen yabancıydı.

"İdil sen ne okuyordun?" dedi ismini bilmediğim bir çocuk. Mavi gözleriyle pür dikkat bana bakıyordu. Yüzüne dikkatli bakmama rağmen hiçbir yerden çıkaramadım.

"Diş hekimliği." Sarıya kaçık kaşları hafifçe havalandı.

"Hazan ile sınıf arkadaşı falan mısınız?"

"Hayır," seri bir biçimde başımı salladım. "Ben henüz birinci sınıfım."

"Ah, anladım." İçten bir şekilde gülümsedi ve önünde duran birasından bir yudum aldı. "Bu arada ben Bora."

"Memnun oldum ben de İdil." Bana doğru uzattığı elini sıktım. Masada Hazan hariç birinin benimle konuşması iyi hissettirmişti.

"Sen ne okuyorsun?" dedim muhabbetin bitmemesi için uğraşırken. Mavi gözlerini kısarken hafif kibirli sayılabilecek bir gülüş takındı.

"Tıp okuyorum. Beşinci sınıftayım." Beş diye tekrar ettim istemsizce. Bu adam kaç yaşındaydı?

"Kaç yaşındaydın?" sesimdeki merak onun gülüşünü derinleştirdi.

"24 olacağım."

"Vay canına." Dedim kendime hakim olamadan. Bora ise sesli bir biçimde güldü. Dişleri en az Hazar kadar güzel görünüyordu. Sonra Hazar'ın varlığını hatırlamamla birlikte gülüşümü yarıda kestim.

"Sen kaç yaşındasın ki?"

"Sadece on dokuz."

"Vay canına..." Bora'nın gözlerinde garip bir neşe belirdi. "Kız kardeşimden bile ufaksın."

Gözlerimi devirmeden edemedim. "Çok komikti. Ağabey dememi de ister misin?"

"Aman hayır!" ellerini havaya kaldırdı ciddi bir şekilde. "Ağabeyin falan olmak istemiyorum."

Sadece tebessüm ettim. Sonrasında masada kalanların yaptığı boş dedikodulara kulak kabarttım. Hazan'ın ilgiyle dinlediği şeyleri anlamaya çalıştım ama en ufak bir fikir dahi edinemedim. Bu insanlar neden bahsediyorlardı? Daha önemlisi hangi konu bir insanı bu kadar keyiflendirebilirdi ki?

Akşamın geri kalanında doğum günü kutladık. Daha doğrusu kutladılar. Ben dışarıdan geldiğimi bas bas bağırırcasına köşede kalmayı seçip sadece alkış tuttum. Doğum günü çocuğu olan Levent'in yirmi üçüncü yaşı için iyi dileklerde bulunduk.

Zaman ne hızlı geçiyordu. Acaba ben yirmi üçüncü yaş günümde nasıl bir halde olacaktım? Muhtemelen okuldan mezun olmaya çalışacaktım.

"Arkadaşın sıkıldı galiba Hazan." Bora'nın Hazan'a seslenmesiyle bakışlarım ikisine çevrildi. Hazan gülerek Bora'ya bakarken otuz iki diş sırıtıyordu.

"Kanka inan bana onu buraya getirmek bir fili getirmekten daha zor oldu."

Bora kocaman bir kahkaha attı. "Demek güzel olduğu kadar inat."

"Hey!" Hazan masanın üzerinden uzanıp Bora'nın koluna vurdu.

"Ev arkadaşıma sarkmayı falan sakın düşünme seni Casanova!"

"Öyle bir şey yapmadım." Bora'nın kaşları çatılsa da gülmeye devam ediyordu. Sanki ben yokmuşum gibi yaptıkları muhabbet utanmama yol açarken sessizce başka yöne bakmaya koyuldum.

"Kızı utandırdın aptal." Hazan homurdanırken kolunu bana doğru uzattı ve sol omzumu hafifçe sıvazladı.

"Boş atıyor takılma ona." Dedi tebessüm etmeye devam ederken.

"Kesinlikle boş atıyorum İdil. Aynen takılma bana." Bora, Hazan ile uğraşmaya devam ederken istemsizce gülüp onlara döndüm. Hazan güven verircesine gülümserken Bora onun aksine çapkın diyebileceğim bir göz kırpmayla beni dehşete sürüklemişti.

Bu erkeklerin göz kırpmakla alıp veremediği şey neydi? 

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Where stories live. Discover now