51

608 28 3
                                    

Multi: Bora Candemir

Cumartesi günü Bora ile buluşma ayarladık. İçinde bulunduğumuz durumu netleştirmekti amacımız. En azından benim için olay bundan ibaretti. Vapurdan inip kararlaştırdığımız kafeye doğru yürürken aceleciydim çünkü hem hava soğuktu hem de biraz gecikmiştim.

Kafenin girişine ulaştığımda kolumdaki saati kontrol ettim. Tamı tamına kırk dokuz dakika gecikmiştim. Sıkıntıyla ofladım ve merdivenleri tırmanmaya koyuldum. Isıtıcılarla çevrilmiş terasa çıktığımda Bora'yı bulmak zor olmadı. Parıldayan sarı saçlarıyla adeta parıldıyordu. Uzun boyuna yaraşacak bir zarafetle oturduğu yerden kalktı ve yanına ulaştığımda içten bir şekilde beni kucakladı.

Aramızdaki boy farkı yine göz dolduracak cinsteydi. Bora geriye çekildi ve o mavi gözleriyle bana uzun gelen bir süre boyunca baktı. "Özlemişim."

Gülümsedim. "Ben de." Dedim.

Karşılıklı sandalyelere kurulduğumuzda Bora hızla siparişlerimizi verdi. Ona içten bir gülümseme eşliğinde bakarken; o da bana bakıyordu. Gözlerinde garip bir heyecan vardı. Eğer Bora'yı birazcık tanıdıysam bir şeyler olduğuna kalıbımı basabilirdim.

"Neler oldu?" diye girdiğimde dişlerini göstererek güldü.

"Çok mu belli?" demesiyle başımı onaylarcasına salladım. Ellerini masanın üzerine birleştirirken aceleciydi.

"Annem ile anlam veremediğim bir şekilde durumu düzelttik. Yani... Bilmiyorum, içtendi ve..." duraksadı. "Sanırım iki arkadaş olma mevzusuna sıcak bakmaya başladım."

İçten bir şekilde gülümseyip, "Buna sevindim." Dedim. Bora ağır ağır başını sallarken parmaklarıyla oynuyordu.

"Garipti yani... Ya doğru kelimeyi seçemiyorum ama bilmediğim şekilde hissettim. Bu iyiydi. En azından beni anlayan biri olabileceğine inandım."

"Bu bile yetmez mi?"

"Yeter." Dedi gülümseyerek. "Sanırım ebeveyn anlamında iyi olamasalar da arkadaş olma konusunda başarılılar."

Bir şey diyemedim. Bu konuda onu anlayabilecek biri değildim. Bir an kendi annemi düşünmek beni o dipsiz kuyuya düşürmüş gibi hissettirse de hızlıca toparlandım ve Bora'ya gülümsedim.

"Sen de durumlar nasıl?"

"Aynı." Dememle dudağının kenarı kıvrıldı.

"Hazar sanırım Begüm'den ayrılmış." Hazar ismini duymamla huzursuzca kıpırdandım. Bora neden bana Hazar mevzusunu açıyordu ki? Çok saçmaydı!

"Hazar mı? O ne alaka ya?" demeye çalıştım. Bora başını hafifçe iki yana sallarken güldü.

"Hadi ama İdil. Anlamamak için aptal olmam gerekirdi."

Kaşlarım çatılırken, "Ne saçmalıyorsun?" dedim. Korkuyordum.

"Hazar'a karşı olan hislerinin farkındayım."

Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Bora bunu nasıl bilebilirdi? Ben farkında olmadan boynumda bir tabelayla falan mı dolanmıştım? Önce Doruk şimdi de Bora. Doruk'u bir şekilde hazmedebilirdim de... Bora'yı hiç sanmıyorum.

"Merak etme aramızda." Dedi göz kırparak. Yüzünde keyiften eser yoktu. "Sandığın kadar aptal bir adam olmadığımı bil sadece."

"Ben..." ne diyeceğimi bilemeyerek sustum. "Ne demem gerektiğini bilmiyorum."

"İnkâr etmekle başlamadığın için teşekkür ederim." Mavi gözlerini hızlıca kapatıp açtı. "Peki, şimdi ne yapacaksın?"

Ellerimle yüzümü örttüm. Tam şu dakika; Hazar'ın ne hissettiğini anlayabiliyordum. Bora'nın bana olan durumunu biliyorken; ona başkasını anlatamazdım. Özellikle de Hazar'ın bana Begüm'ü anlatırken yaşadığım içten acıyı hissettikçe.

"Bunu konuşmayalım." Dedim aceleci bir şekilde. Bora'nın mavi gözlerinde anlam veremediğim bir ifade belirdi.

"Başa çıkabilirim."

"Ama ben çıkamam." Dememle kaşları çatıldı. Beni anlamaya çalışır gibi bir hali vardı. "Neyse bu konuyu konuşmak istemiyorum."

"Eğer istersen..."

"Sadece Hazan'a hiçbir şey söyleme olur mu?"

Diliyle dudaklarını ıslattı. "Sana karşı geleceğini sanmıyorum."

"Düşündüğün gibi yürümüyor işler." Alt dudağımı dişlemeye başladım. "Ben arkadaşlığımızı tehlikeye atamam."

"Hazan'ı biraz tanıyorsam önce kızar sonra da bu şeyi destekler."

"Şunu kes." Dedim sertçe. "Beni gerçekten kötü hissettiriyorsun."

Aslında Hazar'ı nasıl iğrenç bir hale soktuğumun anca farkına varabilmiştim. Neyse ki o benim kadar sert çıkışmamıştı. Pişmanlıkla, "Özür dilerim." Dedim. Bora sessiz kaldı ama kırıldığının farkındaydım.

"Bak aynı haltı ben de yiyorum ve onun verdiği hissiyatın ne olduğunu iyi bilirim. Aynısını bile bile sana yaşatamam."

"Sen ve ben bir değiliz." Demesiyle gülümsedim.

"Bir noktada aynıyız Bora."

Kafasını benden öte bir tarafa çevirdi. Kemikli yüzü gözlerimin önüne düştüğünde ben de ona bakmaktan kaçındım. Sessizlik içerisindeyken garson siparişlerimizi masaya bıraktı ve saniyeler içerisinde ortalıktan kayboldu.

"İnsan kimi sevebileceğini seçemez derlerdi de inanmazdım ama gerçekten de öyleymiş." Sıkıntıyla yüzünü ovuşturdu. "Hazar ile hiç tanışmadık ama Hazan'dan bildiğim kadarıyla o kıza âşıkmış. Keşke... Keşke elimde bir şans olsa da seni o bataktan kurtarabilsem."

"Neden?" sesim cılız bir şekilde çıktı.

"Çünkü üzüldüğünü görmek istemiyorum."

"Ya bir gün mutlu olursam?" sorum üzerine tekrar mavi gözleri bana döndü.

"Kimle? Hazar ile mi?" dedi. Başımı evet anlamında salladım. Gözlerini benden kaçırdı.

"Bu seninle benim olmam kadar imkânsız İdil." Kalbimin bir kâğıt gibi buruşturulduğunu hissettim. Çenem kasıldı. "Bu yeterli bir cevap mı?"

Yeterliydi, hem de hiç olmadığı kadar. 

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Where stories live. Discover now