3

1.3K 56 6
                                    

Multi: İdil ve İlker

Ikea'nın girişine kadar İlker benimle tek kelime konuşmadı. Ön koltukta babam ile İmge otururken arka koltuğu ben ve İlker paylaştık. Zaten genelde böyle otururduk. Kulağına taktığı kulaklıklarla son ses müzik dinlemiş ve benim varlığımı tamamen yok saymıştı.

"Kendine yeni bir vantilatör alırsan ve bana odandakini verirsen tekrar konuşabiliriz." Evet, İlker'in o sessizliği bozan hali bu isteği olmuştu. Ona göz ucuyla bakarken sağ elimle saçlarını karıştırdım.

"Anlaştık."

"Güzel." İlker tekrar önden yürümeye başladığında bu defa yanıma İmge geldi. "Barıştınız galiba?"

"Vantilatörümü almak kaydıyla..." diye mırıldandığımda İmge'nin yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. "İlker işte, ne beklersin?"

"Kesinlikle." İmge koluma girerken devasa showroomların arasında dolanıyorduk. Babamın aklına ev konusunda giren İmge, soluğu burada almamızı sağlamıştı.

Ikea'da boş boş dolanmayı severdim. Yani almayacak olsam bile yeni eşyalarla yapılmış dizaynları incelemek ve hiç yoktan yere fikir sahibi olmak en sevdiğim şeylerden biri sayılabilirdi. Aynı şekilde İmge de öyleydi. Sanırım bu yüzden onu daha çok sevebilirdim. Çoğu şeyde zevklerimiz ortaktı. Aynı dizileri ve filmleri sever ve belli başucu kitaplarımız olurdu. Küçükken onun sevdiği şeyleri sevmeye zorlardım kendimi. İmge'nin sevdiği kitapların adını not alır ve sırasıyla okurdum. Eğer o sevdiyse ben de severdim. Bu sebeple olmalı ki; zevklerimiz aynı bağlam üzerinde gelişmişti.

"Şu takım çok hoş değil mi?" İmge manikürlü tırnaklarıyla köşede kalan ufak salon takımını gösterdi. Siyah ve koyu gri arasında sıkışık kalmış kanepeye bakarken gülümsedim. Evi bile tutmamışken onun için eşya seçmek ancak benim aileme yakışacak bir hareket olurdu.

"L olan değil mi?" babamın bizi dinlediğinden haberim yoktu. İrkilerek ona baktığımda mavi gözlerindeki heyecana ortak olmaya çalıştım. Görevlilerden birine seslendi ve yardımcı olmasını beklemeye başladı. Orta boylu bir genç geldiğinde yüzünde biraz sıkılgan bir hal olsa da aldırmadım. Babam, görevli gence koltuk hakkında sorular soruyordu.

Kızımın öğrenci evini dizeceğiz ve her şeyin en iyisini istiyorum. Anlatabiliyorum değil mi genç adam? Bu koltuk mesela. Bu koltuk hakkında bana ne anlatabilirsin?

Gibi yığınla cümle kurarken görevli genç, alıcı olduğumuzu kavramış ve itinayla anlatmaya başlamıştı. Benim için görünüşü ve rahatlığı önemliydi. Geriye kalan teknik bilgiler fazlalıkmış gibi geliyordu.

Oturma serisinin çeşitli parçaları farklı kombinasyonlarla kullanılabilir. Söderhamn serisi derin, alçak ve yumuşak bir oturuş ile ekstra destek sağlayan yumuşak ve konforlu sırt minderlerine sahiptir. Ayrıca efendim, uzun ömürlü mikrofiber kumaş kullanılmıştır ve bu da yumuşak, pürüzsüz bir his verir. Kılıflar ayrıca çıkarılıp yıkanabiliyor!

Görevli anlattıkça anlatıyordu. Buna daha fazla isteğim kalmamış gibi İmge'ye döndüm. "Bunlar hep senin aklından çıkıyor."

"Ev diziyoruz! Daha ne istiyorsun ki?" İmge heyecanla gülerken babam ile görevliyi unutmuş gibiydi.

"Bundan bahsediyorum." Diyerek babamı gösterdim. "Şimdi alacağımız her şeyin özgeçmişini dinleyeceğiz. Bunlar önemli mi sahiden?"

"Yani Söderhamn serisi olması falan elbette önemli." Bir anlığına duraksadı. "O seridendi değil mi?"

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Where stories live. Discover now