18

756 29 0
                                    

Multi: İdil Öncü

"Günaydın!" Hazan'ın şen sesiyle beynimde şiddetli bir deprem oldu. Gözlerimi araladığımda kendimi yatakta buldum.

Kendi yatağımda.

"Siktir." Dedim sertçe. Hazan karşımda dikilirken kahverengi gözlerini şüpheyle kıstı.

"Neler oluyor?"

"Hiç," yataktan toparlanmaya çalıştım. Ağzımın içerisinde boka benzeyen bir tat vardı ve bu midemi bulandırıyordu. "Başım ağrıyor."

"Kahvaltı hazır demek için geldim. Hadi bir şeyler ye de ilaç iç." Hazan çenesiyle dışarıyı işaret ettiğinde başımı sallamakla yetindim.

Odada tek başıma kaldığımda dün gecenin muhasebesini yapmaya koyuldum. LOTR izliyorduk ve ben en son hangi sahneyi hatırladığımı bilmiyordum. Uyuyakalmıştım ki bu normaldi çünkü koca bir hafta boyunca her sabah sabahın köründe kalkıp durmuştum. Kötü senaryo buradan sonra başlıyordu çünkü dün gece ki rüyamı hatırlıyordum.

Arkadaki o boğuk sesi de öyle. O ses; Hazar'a aitti.

Sıkıntıyla inledim. Dün Marlon Brando'ya bakarken ne kadar güzel olduğunu söylemiştim. Ki muhtemelen bunu sesli de söylemiş olmalıydım ki Hazar bundan duyduğu rahatsızlığı dile getirmişti.

"Hayır ya." Dedim yüzümü ovuştururken. Hazar'a karşı koca bir rezalet balonuna düşmüştüm ve ağlamak istiyordum. Bir köşeye geçip böğüre böğüre ağlamak.

"İdil!" Hazan'ın sesini işitmemle birlikte toparlanmam gerektiğini kendime hatırlattım. Yataktan kalkıp banyoya gideceğim esnada Marlon Brando posterimle karşı karşıya kaldım.

"Senin yüzünden biliyorsun değil mi?" dedim içli bir şekilde. "Neden sana bu kadar takığım ki? Bu durum beni mahvediyor baksana."

Elbette poster bana hiçbir şey söylemedi.

"Of, boş versene." Dedim elimi havada gelişi güzel sallarken. "Senin bir suçun yok. Aptallık benim."

Elimi yüzümü yıkayıp mutfağa geçerken Hazar'ın burada olup olmadığını düşünüyordum. İki ihtimal vardı ve tabii buna karşılık iki planım da.

A: Eğer buradaysa dün hakkında hiçbir şey hatırlamıyormuş gibi yap.

B: Eğer burada değilse dünü tamamen unut.

Neyse ki Hazar mutfakta değildi. Dün gece geç saat olmasına rağmen Tuzla'ya geri dönmüştü. Hazan yüzümdeki ifadeye boş bir ifadeyle bakındı.

"Her şey yolunda değil mi?"

"Evet?" dedim sorgular gibi. Hazan ifademe karşılık kaşlarına çatsa da üstüme gelmedi ve çayları doldurup kendi sandalyesine yerleşti.

"Hazar ile konuştum." Yaptığı girişle birlikte bu defa ben kaşlarımı çatıp ona baktım. "Ne konuştunuz?"

"Neden tedirginleştin bir anda?" Hazan'ın ince kaşları da çatıldığında sıkıntıyla gözlerimi kaçırdım.

"Dün gece ben de uyuyakaldım da. Biliyorsun LOTR izlerken uyuyakalmak bizim gibi fanlar için mümkün olmayan bir şey." Uydurduğum yalan karşısında birkaç saniye öylece durdu sonra da gülümsedi.

"Hazar'ın inadı banadır. Sana karşı oldukça kibar, takılma bir şey yok." Diliyle dudaklarına ıslatırken bile gülümsüyordu. "Senin hakkında bir şey demedi."

"Peki, ne dedi?" dedim ben de gülümsemeye çalışırken.

"Tuzla'ya sabahın beş buçuğunda ancak vardığını ve verdiği rahatsızlıktan ötürü özür dilediğini."

"Keşke kalsaydı." Vicdanım el vermiyordu. Gecenin o saatinde kalkıp yollara düşmesi hem de motorla üzücü bir durumdu.

"Alışkın o." Hazan çayından bir yudum alırken gözlerini devirdi. "Motoru satmasına şunun şurasında bir şey kalmadı. Arabaya geçince her şey daha kolay olacak."

"Motorunu mu satacak?" sesimde gizli bir hayal kırıklığı vardı.

"Evet," Hazan başını iki yana salladı. "Deli gibi kullanıyor ve babam bu gidişle öleceğini falan düşünüyor. Haksız da sayılmaz."

"Doğru..."

Hazar gerçekten de deli gibi kullanıyordu. Hızdan keyif aldığım için bu durum bana dokunmasa da başkalarını rahatsız etmesi çok doğaldı.

"Bu hafta sonu ne yapmak istersin?" dedi Hazan konudan bir anda koparak. Hazar ile konuşmalarında beni ilgilendiren kısmın sadece bu kadarı olduğunu anlamıştım.

"Yatmak." Dedim tüm dürüstlüğümle. "Haftanın yorgunluğunu atmam lazım."

"Çok sıkıcısın be İdil." Çatalını yalarken gülüyordu. "Akşam bir arkadaşımın doğum günü var oraya gideceğim. Bana katılsana?"

"Doğum günlerinden pek haz etmem."

"Yalnız kalma diye dedim." Hazan bir kedi yavrusunu andıran bakışlarla bana baktığında gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Cevabım yine de hayır."

"Lütfen." Dedi son harflerini uzatırken.

"Hayır." İnadım karşısında dudaklarını büzdü.

"İdil illa seni tehdit mi etmem gerekiyor?" ses tonu tamamen alaycılık kokuyordu.

"Tehdidine bağlı." Deyiverdim gülüşümü esirgeme gereği duymadan.

"Makineyi üç gün boyunca kitlerim ve bu süreçte hiçbir çamaşırını yıkayamazsın."

"Çok korkutucu!" dedim yüzümdeki sahte korkuyla birlikte.

"Hadi ya." Hazan yılmak bilmiyordu. Bu yüzden mücadele etmenin bir anlamı yoktu. Ayrıca dışarı çıkmam dün gece Hazar ile yaşadığım rezaleti de düşünmeme engel olabilirdi.

"Tamam." Dedim mağlup olmuşçasına.

Hazan ellerini birbirine çarparken saçlarını geriye doğru savurdu. "Oley be! Çok eğlenceli olacak İdil. İnan bana çok eğlenceli olacak!"

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Where stories live. Discover now