73

588 25 2
                                    

Kafamı hiçbir şey dağıtamıyordu. Hazar gemiye çıkalı neredeyse yedi ay olmuştu ve ben kafayı yemek üzereydim. Ondan günlerdir haber alamıyordum. Öncesinde cevap alamasam da bir fotoğraf attıktan birkaç gün sonra çift tik oluyordu. Öyle ya da böyle iyi olduğunu anlıyordum ama şimdiyse bir haftaya yakın süredir hiçbir mesajım iletilmiyordu.

Elimdeki kitabı sertçe kapatıp yatağın köşesine doğru attım. Antalya'da zaman daha da yavaş geçiyor gibiydi. Birinci sınıfı kazasız belasız atlattığım için mutluydum. Tek bir büte girmiştim. Onu da bir şekilde halledip birinci sınıf defterini kapatmıştım.

"Her şey yolunda mı?" dedi İlker kapının eşiğinde bana bakarken. "Pek iyi görünmüyorsun."

"İyiyim." Dedim toparlanırken. "Gelsene oturalım."

İlker geldiğimden bu yana bana anlamsızca iyiydi. Belki de düştüğüm aciz duruma içten içe acıyordu. Bu yüzden de iyi olmaya çalışıyordu. Ben ne saçmalıyordum? O daha on üç yaşına yeni basmış bir çocuktu.

"Abla sorun ne?" dedi mavi gözlerini üzerimde dolaştırırken.

"Hiçbir şey." Dedim gülmeye çalışarak. "Sadece okulun temposuna o kadar alışmışım ki; tatilde kendimi boşlukta hissediyorum."

Gözlerini devirdi. "Buraya geleli neredeyse bir ay oldu. Neyin boşluğu?"

"Sen çok biliyorsun bücür." Dememle o da güldü.

"Senden uzun olduğumu biliyorsun değil mi?"

Bu defa göz devirme sırası bendeydi. "Dilin yine çok uzamış senin."

"Babam hâlâ bana bilgisayar almadı biliyor musun?"

"Çünkü yine derslerinde başarı göstermedin."

İlker gözlerini irileştirdi. "Ya herkes zeki olacak diye bir şart mı var abla?"

"Hayır ama çalışmaktan başka çaren yok."

"Hayır," dedi direterek. "Ben ileride çok zengin olacağım."

Güldüm. "Nasıl olacakmış bu İlker Bey?"

"Youtuber olacağım." Dedi bilmiş bilmiş. "Milyonlar beni konuşacak."

"Aynen," dedim modum yükselmiş gibi gülerken. "Ne kadar boş biri olduğunu falan."

"Ne alakası var ya?" dedi mavi gözlerini yüzüme sabitlerken. "Ben onları çok seviyorum mesela."

"Allah aşkına İlker ya," dedim kahkahalarımın arasında. "Tamam güldürdün ama yeter. Cidden film izleyeceğim git odana ve oyun oyna."

"Hayır." Dedi ciddi bir biçimde. "Hazar Ağabey ile nasılsınız?"

Tükürüğümde boğuldum. Öksürük krizinin ardından yaşlı gözlerle İlker'e baktığımda arsızca sırıtıyordu. "Sen bu konuyu nereden çıkarttın?"

"Dün ablamla sizi konuşurken duydum."

"Lan sen bizi mi dinliyorsun hergele?" dedim koluna bir tane vururken.

"Hayır, sesiniz geliyordu."

"llker..." dedim dişlerimin arasından. "Üç oda var seninle benim odam arasında."

"Ya duvarlar inceyse bana ne?"

"Yürü git ya." Dedim öfkeyle. "En son yaptıklarından sonra sana bir şey anlatır mıyım?"

"Abla." Dedi son harfi uzatarak. "Ben seni zora sokmak için demedim ki."

"Sen hiçbir şey deme mümkünse İlker." Dedim sinirlenmemeye çalışarak. Şuan babamın Hazar'a karşı olan önyargısının temelini bir nevi İlker atmıştı. Yanlış zamanda öğrenmesini sağlaması babam için çok şey ifade ediyordu.

"Ne yani?" dedi İlker dudaklarını büzerken. "Babama Hazar Ağabey'in iyi biri olduğunu söylememi istemiyor musun?"

"Babam seni mi dinleyecek saf?" dedim kafasından itekleyerek.

"Evet." Dedi göğsünü şişirerek. "Sizi neden dinliyorum sanıyorsun?"

"Ne diyorsun sen ya?"

"Diyorum ki ablaların gülü." Dedi dişlerini gösterircesine. "Babam sizi dinlememi istedi. Neler olduğunu siz anlatmayınca böyle öğrenmeye çalışıyor."

"Şaka mı yapıyorsun?"

"Hayır." Dedi dikkatle. "Bu konuda değil. Ben senin yanındayım. Ya da Hazar Ağabeyin bilmiyorum. Benim tek derdim o bilgisayarın alınması."

"Nereye bağlayacaksın İlker?"

"Diyorum ki," Dedi o bilgiç havasına bürünerek. "Babama Hazar Ağabey'in ne kadar iyi biri olduğunu ve seni nasıl mutlu ettiğini söylemem basit. Tabii sizin de İmge ablamla birleşip babama baskı yapıp bana bilgisayar aldırmanız da çok basit."

"Sen..." dedim dehşetle. "Sen anlaşma mı yapmaya çalışıyorsun?"

"Galiba." Dedi sırıtırken. "Ne dersin? Babamın Hazar Ağabey'i iyi anması çok basit."

Düşündüm. Babamın önyargısını kırmak; atomu parçalamaktan daha zordu. İlker bu konuda yalan atacak bir çocuk değildi. Şüpheyle yüzüne baktım. Zaten Hazar'dan haber alamıyordum bari burada işler yolunda gitseydi. Babamın sürekli iğneleyici laflarından kurtulmak bana cennet gibiydi.

"Babam seni dinleyecek mi?"

"Son üç gündür sana Hazar hakkında laf sokuyor mu?" dedi kaşlarını çatarken.

Tekrar düşündüm. Hayır, sokmuyordu ve bu durum
İmge'yi de beni de tedirgin etmişti. İlker'in söyledikleriyle olanlar uyumluydu.

"Anlaşmamız bilgisayar mı sadece?"

"Kesinlikle." Dedi başını sallarken.

Elimi ona doğru uzattım. "Anlaştık."

"Anlaştık." Dedi ve elimi sıktı. Yüzündeki gülümseme kendinden emindi. "Artık Hazar Ağabey'e olan önyargı kırılacak. Göreceksin sevgili ablam."

"Kes zevzekliği." Dedim gülmemeye çalışarak. İlker benim aksime açık açık güldü. O an İlker'e özendim. İstediği şeyleri elde etme konusunda hiçbir zaman onun kadar kararlı bir insan olamamıştım.

Keşke olabilseydim.

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Donde viven las historias. Descúbrelo ahora