8

978 48 0
                                    

Multi: İdil Öncü 

Atalarımızın daima haklı olduğunu neden hep mağlubiyet yaşadığımda anlıyordum? İnanın hiçbir fikrim yoktu ama İmge'ye birkaç hafta önce söylediğim; Hazan ile asla eve çıkmayacağım cümlesini güzelce yalamış ve öylece oturmuştum.

Gitmeden bir gün önce ailecek odamda toplanmış, kalan son eşyalarımı da kolilere yerleştirmekle meşguldük. Babam, İstanbul'un Antalya gibi olmadığını milyonuncu kez söylediğinde ona bir yıl boyunca orada okuduğumu tekrardan hatırlatmak zorunda kalmıştım. İmge bunu dert etmememi söylese de bir yerden sonra insana gına geliyordu.

"Şu haki renkli yağmurluğunu da koyuyorum. Sonbaharda giyersin, hem çok kalın değil bu!" babam yağmurluğu katlarken gözlerimi devirip kendimi yatağa attım.

"Koy baba. Ne istiyorsan koy ve lütfen artık bana sorma." Cevabım İmge ile İlker'i güldürürken babamın homurdanmasına neden oldu.

"Çok biliyorsan sen yap küçük hanım." Dedi ve yatağımın kenarına oturdu. Yüzündeki ifade durgunlaşırken yüreğime serpilen pişmanlıkla ayaklanıp ona arkadan sarıldım.

"Biliyorum beni düşünüyorsun ama bir şekilde halledeceğim baba. Tamam mı?"

Göğsünde kavuşturduğum ellerini tutarken başını hafifçe salladı. İmge, İlker'i tutup odadan çıktığında arkalarından kapıyı kapatmayı ihmal etmemişti.

Odada babam ile tek kaldığımızda derin bir nefes aldım ve babamın yanına geçip kollarının altına girdim. "Ben senin hep küçük kızın olarak kalacağım. Hem... Bunu geçen sene de yaptık ve görüyorsun ki hâlâ tek parçayım."

Ruhsuzca güldü. Eğlenmediği her halinden belliydi. Kollarıyla beni sıkıca sararken bir şeyler mırıldansa da tam anlamıyla ne dediğini kavrayamamıştım.

"Bu defa farklı İdil. Biliyorsun ev ve..." devamını getiremedi. Zaten devam etmesine de gerek yoktu. Onu anlıyordum ve onun yaşadığı korkunun aynısını ben de yaşıyordum. Babam geçtiğimiz hafta İstanbul'a bir sempozyum için gittiğinde okuluma yakın birkaç evi gezmiş ve beni facetime'dan arayarak fikrimi sormuştu.

Döndüğünde elinde tuttuğu anahtarlarla bana sürpriz yaptığında sevinmiş gibi yapsam da öyle değildim. Bu resmi olarak yurtta kalmayacağımın göstergesiydi. Yurtta da mutlu değildim ama en azından ev gibi sorumlulukları yoktu ve kendi halimde takılabiliyordum. Ev ise bambaşka bir boyut gibi geliyordu. Düşününce bile tüylerimi ürpertecek cinsten.

Ben hep ailemle kalmıştım. Hiç tek başıma kalmak gibi planlar kurmamış ve elimde olsa ömrümün sonuna kadar babamın kanatlarının altında kalmayı düşünmüştüm. Şimdiyse bu düşüncem bir toz bulutu misali dağılmış ve gerçekle yüz yüze bırakmıştı.

Hazan ile eve çıkıyordum.

Hazan işi tamamen sürpriz yumurta misali olmuştu. İşin özünde İmge'nin parmağı olsa da Hazan'ın evi tuttuğumu öğrenmesinin ardından tepeme çöreklenip birlikte çıkalım tekliflerine bir yerden sonra dayanamayıp kabul etmiştim. Bundan içten içe pişman olacağımı düşünsem de ona bir şans vermeye karar vermiştim.

Elbette bu teklifi kabul etmem İmge'nin benimle dalga geçmesine de neden olmuştu. Tam üç gün boyunca bürodan geldiği andan itibaren başlayıp yatana kadar nasıl da tükürdüğümü yaladığımı yüzüme vurup durmuştu. Klasik İmge işte. Ondan başka ne bekleyebilirdim ki?

"Beni her gün arayacaksın değil mi?" Babam, kendi iç çatışmama ara vermemi sağladığında gülümseyerek ona baktım.

"Elbette. Hatta günde dört beş defa arayacağım ve benden bıkacaksın."

"Bunun olmayacağını ikimiz de biliyoruz."

"Bilemiyorum." Kendi korkularımı geri plana atarak babama odaklandım. Ben bir şekilde devam edebilecektim ama onun için aynı şeyi söylemek bu kadar kolay değildi. Babamın bize olan düşkünlüğünü herkes bilirdi. Komşularımız bile...

"Eğer paran falan erkenden biterse hiç çekinmeden bana haber ver olur mu? Ayrıca sana ek kart çıkarttım. Acil durumlarda hiç düşünmeden kullan tamam mı?" Babama dehşet ve aynı oranda şaşkınlıkla bakarken dilim tutulmuş gibiydi.

Çevremi sardığı kollarını gevşetti ve cebinden ayırmadığı cüzdanına uzanıp benim için çıkartılmış ek kartı uzattı. "Kira ve faturaları ben ödeyeceğim. Ev arkadaşın..."

"Hazan." Diye onu onayladım.

"Hazan, evet." Dedi düşünceli bir şekilde. "Ailesini bile tanımadan nasıl buna onay verdim inan ben de bilmiyorum ama."

"Sorun değil." Dedim hızlıca. "Gittiğimiz zaman tanışacaksınız ve Hazan iyi biri baba. Onu tanıyorum."

Hayır, tanımıyordum. Yani babamın içini rahatlatacak kadar onu tanımıyordum. Nitekim bunu onunla da paylaşmama gerek yoktu. Zaten içini kemiren endişeleri körüklemek onu üzmekten başka ne işe yarayacaktı ki?

"Herhangi bir sorun yaşarsan ne bileyim anlaşamazsanız hemen bana ya da İmge'ye söyleyeceksin tamam mı? Direkt evleri ayırırız ve memnun kalmazsan da yurda geçişini yaparız."

"Baba... Sorun yok." Dedim onu teselli edercesine. "Her şey iyi olacak."

Bunu derken bile kendimi kandırdığımın farkındaydım.

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Where stories live. Discover now