31

687 27 0
                                    

Multi: Hazar Acar

"Bana bağırmayı kes!" Hazan'ın bağırışları evin duvarlarında yankılanırken İmge ile salondaki koltuklarda uzanıyorduk. Cumartesi akşamını bu şekilde değerlendirmek pek mantıklı görünmese de ikimizde dışarı çıkmak için fazla yorgunduk.

İmge yarın akşam gideceği için bu sabah beni alışverişe çıkartmış ve evin tüm eksiklerini aldırmıştı. Elbette ödemeyi kendisi yapmıştı. İtiraz etmeye kalktığımdaysa stajyer de olsa maaş aldığını ve ona bir kez daha karışırsam kısa olan saçlarımı üçe vuracağına dair tehditler savurmuştu.

Klasik İmge Öncü hareketleri.

"Ya sen nasıl bir aptalsın acaba?" Hazan'ın öfkesi dinmek yerine her geçen saniye biraz daha artıyordu. İmge ile birbirimize baktık.

"Kes sesini Hazar! Bana laf edene kadar önce kendi ilişkine bak."

İmge alt dudağını dişlerken kaşlarını havaya doğru kaldırdı. "İkizin var; derdin var."

"Al benden de o kadar." Dedim sessizce onu onaylarken. Hazan odasında bağrışmaya devam ederken huzursuzca yerimde kıpırdandım. İçten içe Hazar ile ne için bu kadar kavga ettiklerini düşünüyordum. Yani ne Hazan'ı bu kadar çileden çıkartmış olabilirdi?

"Adam gibi karşına çıkıp konuştu işte adam! Ne yapmamızı isterdin? Arkandan iş mi çevirelim?"

Anında kaşlarım çatıldı. "Siktir," diye fısıldadım. "Doruk ile olanları öğrenmiş."

"Neyi öğrenmiş?" İmge gözlerini kısıp bana baktı. Ona kaçamak bir biçimde baktım.

"Hazar'ın sınıf arkadaşıyla görüşüyordu Hazan. Kendi dertlerime o kadar adapte olmuş durumdaydım ki; sormak hiç aklıma gelmedi." Dedim büyük bir suçlulukla.

İmge ses çıkartmadan Hazan'ın bağırışlarını dinlemeye devam etti.

"Senin arkandan iş falan çevirmedik. Aptal mısın çocuğum! Beni delirtme Hazar, Tuzla'ya gelir o evi başına yıkarım."

"Birileri fena sinirlenmiş." İmge dudaklarını birbirine bastırdığında sıkıntıyla soludum.

"Karışmamam gerekiyor değil mi?" diye sorduğumda İmge huzursuzca güldü.

"Karıştığın an sen yanarsın İdil. Uzak dur, kardeşler arasında mesele bu."

Haklıydı. Kucağımdaki ellerimle oynamaya devam ederken duvara bir şeyin fırlatıldığını duydum. Yerimden kalkacaktım ki İmge önce atılıp beni tuttu.

"Karışma İdil."

"Ama..." diyecek oldum ki İmge tekrar sözümü kesti.

"Karışma dedim İdil."

Yenilgiyle başımı salladığımda arkama yaslanıp bacaklarımı kendime doğru çektim.

"Sakın!" Hazan'ın sesi gittikçe güçsüzleşti. "Sakın Doruk'a bulaşayım falan deme."

İç çektim. Bakışlarım İmge'ye döndüğünde onun da bana baktığını gördüm. Huzursuzluğumuz elle tutulacak cinsteydi.

"Yemin ediyorum o çocuğun evine gidersen bir daha yüzüne bakmam. Anlıyor musun beni?" Hazan artık sadece bağırmıyor aynı zamanda da ağlıyordu. "Gidersen beni unut."

Ve evi büyük bir sessizlik kapladı. İmge ile birbirimize öylece bakıyorduk. İçten içe Hazan'ı kontrol etmeyi düşünsem de buna cesaretim yokmuş gibi hissettim. Ben kendimle savaş verirken Hazan'ın odasının kapısı açıldı. Saniyeler içerisinde salonun girişinde belirdiğinde montunu üzerine geçirmeye çalışıyordu.

"Hazan her şey yolunda mı?" dedim sorabileceğim en saçma soruyu sorarak. Hazan başını sallarken montunun fermuarını çekiştiriyordu. Kaçamak bir şekilde İmge'ye baktım. Onun da yüzünde huzursuzluk vardı.

"Nereye gidiyorsun?" diye sordum.

"Tuzla'ya." Dedi öfkeli bir biçimde.

"Neden?" bu defa konuşan İmge oldu. Sanki az önce hiçbir şey duymamışız gibi davranması saçmaydı.

"Doruk ile beni öğrendi ve... Doruk'un evine gitmekten bahsediyor." Hazan sanki sabahtan beri bu anı bekliyormuş gibi ağlamaya başladığında oturduğum yerden kalkıp karşısına geçtim. Omuzlarından tuttuğumda elimin altındaki bedeni kasılıp gevşiyordu.

"Hazan yapma."

"İdil... Gitmem gerekiyor."

"Tek başına gidemezsin." Dedim sertçe. Bu şekilde araç kullanırsa başına bir şey gelebilirdi.

"Gitmem gerekiyor."

"Tamam, ben götüreceğim seni." Dememle birlikte İmge atıldı.

"Ne?"

"Beni duydun," ona omzumun üzerinden Hazan'a belli etmeden gözlerimi belerttim. "Ben götüreceğim Hazan'ı."

"İdil kulağa mantıklı gelmiyor."

Endişesini anlayabiliyordum. Kendimi yeni yeni toparlayabilmişken Hazar'ın kucağına düşer gibi Tuzla'ya gitmemi garipsiyordu. Fakat kaçırdığı nokta ben burada Hazan için bir şeyler yapıyordum.

"Ben gidiyorum." Dedi Hazan ve arkasını dönüp kapıya ilerleyecekken İmge'ye sertçe baktım. Başını hayır anlamında salladığında oflayıp portmantonun çekmecesini açtım.

Hazan evden çıktığı an İmge kolumu sertçe tuttu. "Oraya gitmeyeceksin."

"Görmüyor musun kız iyi değil." Dedim öfkeyle. İmge ikilemde kalsa da geri adım atmadı.

"Sen de oraya gidersen iyi olmayacaksın."

"Hazan için gidiyorum. Bırak İmge." Dedim kolumu ondan kurtarmaya çalışırken. "O, ben kötüyken seni buraya çağırabilecek kadar iyi biri. Bırak ben de ona iyi olayım."

"İdil, ben üzülmemen için uğraşıyorum."

"Eğer gerçekten bunu istiyorsan bırak Hazan'a yetişeyim. İnan ona yardımcı olursam iyi olacağım..."

İmge tereddütle bana baktı. Sonrasında da burukça gülümsedi ve başını salladı.

"Hazar'dan uzak dur." Dediğinde ben de kırık bir şekilde gülümsedim.

"Deneyeceğim." 

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Where stories live. Discover now