5

1.2K 51 4
                                    

Multi: İdil ve İmge

Sahildeydik. Hava klasik yaz akşamı tadındaydı ve esen tatlı rüzgâr önce yüzümüze sonra da içimize işliyordu. Saat dokuzu geçiyordu ve İmge ile neredeyse haftada bir yaptığımız ritüeli gerçekleştiriyorduk.

İmge'nin en büyük tutkularından biri olan kamp aşkını burada, Antalya Konyaaltı Sahili'nde yapmaya çalışıyorduk. Bagajında eksik etmediği kamp sandalyeleriyle sahile kuruluyor ve bir şeyler yiyip içip, sohbet ediyorduk. Abla-kardeş ilişkimizi daima canlı tuttuğumuz sayılı güzel anlardan biriydi.

İmge ikinci bira şişesini açarken gülmemek için kendimi tuttum. Alkolden hoşlanmıyordum. Tadı adeta bir kedinin çişini andırıyordu. Hayır, hayatımda kedi çişi falan içmedim ama kokusu öylesine keskindi ki; bana bu çağrışımı yapıyordu hep.

İmge de benim aksime arada sırada içtiği iki üç şişe biranın onu gevşettiğini iddia ederdi. Gerçi babam da sıkı bir alkol taraftarı olmasa da kendi çapında içicilerdendi. Bense... Adeta bu ailenin garip ve tam olarak oturmayan yapboz parçası gibiydim.

"Neye gülüyorsun sen?" İmge, silik gülüşümü fark etmiş gibi göz ucuyla bana baktı. Omuz silktim.

"Hiç," elindeki bira şişesini işaret ettim. "Birazdan promil sıkıntısını bahane ederek dönüşte arabayı benim kullanmamı isteyeceksin."

Bu hep böyleydi. İmge iki üç şişeden sonra yana yakıla bana dönüşte arabayı kullanmamı söylerdi. Olası bir çevirmede başının derde girmesini istemezdi. Hukukçu kafası sanırsam böyle bir şeydi.

İmge öne sürdüğüm tez karşısında güldü. "Ablanı tanımaya başlamışsın."

Nasıl tanımazdım ki? Her şeyimde yanımda olan kişiden bahsediyorduk burada. İlk regl olduğum zamanı hatırlayınca gülmeden edemiyordum. Sabah uyandığımda gördüğüm manzara bağıra bağıra ağlamama sebep olmuştu. Henüz on üç yaşındaydım ve uyandığımda karşılaştığım o görüntü benim için büyük bir dehşetten başka bir şey değildi.

Odaya ilk gelen İmge olmuştu. Halimi görünce burukça tebessüm etmiş ve vay canına artık büyüdün diyerek beni rahatlatmaya çalışmıştı. Bir sorun vardı ki; ben büyümek istemiyordum. Büyüdükçe alacağım sorumlulukların ve uğraşacağım dertlerin de eş değer biçimde artacağını biliyordum.

"Evet." Dedi birasından büyükçe bir yudum daha aldıktan sonra. "Hep ben şoförün olacak değilim ya? Azıcık da sen benim şoförüm ol."

İşaret parmağımı hava kaldırdım. "İtirazım var."

"Reddedildi." Dedi bir hakim edasıyla. "Ablaya karşı çıkmak ha? Cezanız..."

"Kes şunu." Filtre kahve dolu gök mavisi termosumu havaya kaldırdım. "Henüz hakim bile değilsin."

"Ama bir gün olacağım." Dedi dik bir biçimde. "Ve o gün seni tam zamanlı bir kölelik cezasına çarptıracağım."

"İnsaf!" gülüşlerimiz birbirine karışırken bir yudum daha aldı. "Normalde ablalar bunu yapmaz biliyorum ama..." diyerek elindeki şişeyi bana doğru uzattı. "İçmek istemediğine emin misin?"

"Kesinlikle." Yüzümü buruşturup kahvemden bir yudum daha aldım. "O çişi andıran şeyi içmeyeceğim."

"Çok biliyorsun." Dedi burun kıvırırcasına.

"Senin aksine evet." Dememle dil çıkartıp önüne döndü. İmge'nin tam anlamıyla yaşını yansıttığını söylemek zor olurdu. Dışarıdan bakıldığında ketum bir havası olsa da bize karşı, en azından bana karşı, öyle değildi. Yeri geldiğinde ufak bir kız çocuğundan farkı kalmazdı.

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Where stories live. Discover now