68

566 25 2
                                    


- 13 MART –

HAZAR

"Bugün biraz durgun görünüyorsun." Dedi ikincim büyük bir dikkatle. Saat sabahın beşiydi ve vardiyanın bitmesine daha saatler vardı.

"İyiyim ağabey." Dedim dikkatle. Gemide benim haricimdeki tek Türk kendisiydi. Haliyle en çok konuştuğum ve iyi olduğum insan da oydu.

"Hadi ama oğlum." Dedi huzursuzca gülerken. "Şurada kimimiz var birbirimizden başka? Ben anlatmazsam, sen anlatmazsan bu zaman nasıl geçer?"

"Öyle ağabey de bu pek anlatılacak konu değil."

"Sen dene bir bakalım."

Sıkıntıyla yüzümü ovuşturdum. Deli gibi uykum vardı ve beynimi toplayamıyordum. "Çok yorgunum ağabey."

"Bu fiziksel yorgunluktan daha fazlası kardeşim. Bilirim ben bunları." Dedi babacan bir tavırla. "Sen bir anlat hele. Bakalım bir çaresi var mıymış yok muymuş?"

"Sevgili işleri işte ağabey." Elim istemsizce telefonuma gitti ve geçen hafta gelen mesajı açarken buldum kendimi. Tek bir mesaj bile nasıl da darmaduman etmişti beni.

"Kimden ve ne yazıyor?" dedi Sedat Ağabey. Telefonu ona çevirdim ve tedirgin bir biçimde bekledim.

"Begüm..." dedi düşünceli bir biçimde. "Ve atılmış sadece bir nasılsın mesajı." Anında duraksadı. "Eski sevgilin falan mı?"

"Öyle." Dedim yutkunmakta zorlanır gibi. "Yani... Beni terk etmişti ben gemiye katılmadan iki ay öncesinde. Sevgili falan yapmıştı."

"Vay," dedi ve devamını getiremeden yüzüme baktı. Edeceği küfrün ben de farkındaydım. Sıkıntıyla yüzümü bir kez daha ovuşturdum.

"Bilmiyorum ağabey. Üç buçuk yılı aşkındır hayatımdaydı. Her şeyde benim için önemliydi. Yani bana evlenelim dese mezun olduğum an yüzüğü takar, evlenirdim."

"Ama dememiş işte kardeşim." Dedi Sedat Ağabey ciddi bir biçimde. "Sen neler düşünürken o bunları düşünmemiş."

"Ağabey seviyordu be." Dedim titreyen sesimle. Gemide geçen ikinci ayımın ardından psikolojim gerçekten de bitik bir haldeydi. "Sevmedi demek istemiyorum."

"Üç buçuk yıl diyorsun aslanım." Dedi kinayeli bir biçimde konuşurken. "Elbet sevmiştir ama senin gibi sevememiş. Mevzu orada."

"Ben ne yapacağımı bilmiyorum." Dedim ve yüzümü Sedat Ağabey'den öteye çevirdim. Köprü üstünde büyük bir sessizlik oldu. Umman Bölgesi'nde gemi öylece seyir ederken ikimizde konuşmamayı seçtik.

"O gün zabitan salonunda düşürdüğün fotoğraf o kızın mıydı?" dedi Sedat Ağabey sonunda konuşmaya karar vermiş gibi. Bir an ona korkuyla baktım. Bu konu üzerinde hiç konuşmamıştı. Üçüncüm olan Nanda, fotoğrafı bulmuş ve Sedat Ağabey'e getirmişti. Böylece fotoğraf bir şekilde bana geri dönmüştü.

"O başka biri ağabey." Derken yüzümde buruk bir gülümseme belirdi. Bir anlığına da olsa İdil'in o saf gülümsemesi gözümün önüne geldiğinde içimin ısındığını hissettim. Hiçbir zaman onun bana olduğu kadar temiz olamayacaktım ona karşı. Bu gerçek can sıkıcıydı.

"Sen de amma hızlıymışsın be Hazar." Sedat Ağabey kontrolsüzce güldüğünde ona eşlik ederken buldum kendimi.

"Heh şöyle işte." Dedi ikincim keyifle. "Karı-kız için fazla düşünmeyeceksin gemide yoksa kafayı yersin bak. Sedat Ağabey'im söyledi dersin ileride."

"Öyle ağabey doğru diyorsun da."

"Peki, o fotoğraftaki kız neci? O da şuan seni bekleyen mi?"

Burukça gülümsedim. "Yok be ağabey. İkizimin ev arkadaşı o kız."

"Yeni nesil gümbür gümbür maşallah."

"Ağabey deme öyle." Dedim gülüşümü bastırarak. "Düşündüğün gibi bir şey yok ortada. Hem o kız fazla iyi."

"Neden öyle dedin?" dedi bir an da ciddileşerek. "Anlat bakalım. Hem şu vardiya başka türlü çekilecek gibi değil."

Düşünceli bir biçimde gözlerimi denize çevirdim. Karanlıkta deniz koca bir karadeliği andırsa da bunu seviyordum. "Ağabey bu kız beni seviyor." Dedim İdil'in yüzü gözümün önüne düşerken. Utandığı anlarda yüzünü saçlarıyla kapatmasını özlemiştim.

"Ama sen?"

"Begüm işlerini biliyorsun. Ben... Begüm ile birlikteyken o da beni seviyordu."

"Kız için zor olmalı."

"Öyle." Dedim zorlukla konuşurken. "Ama o hep benim iyiliğim için uğraşıp durdu. Düştükçe elimden tutup kaldırmaya çalıştı."

"Peki, neden olmadınız?"

"Ağabey daha küçük bir kız çocuğu o." Dedim sıkıntıyla. "Anlatabiliyor muyum? Hani onu istemeden hep bir şekilde üzerim. Ayrıca Begüm defterini tam anlamıyla kapatamadan ona o şekilde yaklaşamam. Onun günahına giremem."

"Begüm'ü özlüyor musun peki?" dedi Sedat Ağabey tüm ciddiyetiyle. Gözlerimi kıstım ve denize daha çok odaklandım. Hislerime kulak kabartmak oldukça zordu.

"Bilmiyorum." Dedim iç çekerek. "Ona karşı duyduğum hayal kırıklığı yüzünden ne hissettiğimi anlayamıyorum."

"Peki o kızı? Adı ne onun?"

"İdil mi?" dedim gülümseyerek. Sedat Ağabey ağır ağır başını salladı. Düşünceli bir biçimde bu defa Sedat Ağabey'in yüzüne baktım. İdil'i düşününce aptal bir gülücük bulutunun içerisinde kaybolmuşum gibi hissettim.

"Yaydığı güzel enerjiyi özledim. Böyle bazen onu kızdırdığımda öfkelenmesini ama yine de o naifliğini korumasını özledim."

"Ve sen hala düşünüyor musun?" dedi Sedat Ağabey dikkatle. "Kafayı mı yedin oğlum sen?"

"Neden öyle söyledin ağabey?" dedim kaşlarım çatılırken.

"İdil ile en son ne zaman konuştunuz?"

"Geçen hafta olmalı. Gerçi o bana sürekli yazıyor ama ben sadece bakıyorum." Dedim telefondan mesajlara bakarken. Bana gittiği yerleri neredeyse her gün atıp duruyor ve sanki oradaymışım gibi hissettirmeye çalışıyordu.

"Neden ona yazmıyorsun peki?"

"O mesaj geldiğinden beri kimseye yazasım yok."

"Begüm'e de yazmadın ama değil mi?" dedi Sedat Ağabey kaşları çatılırken. Başımı ağır ağır salladım. Bir hafta önce attığı mesaja ne cevap vereceğimi bulamamıştım. Basit bir nasılsına verecek cevabım yoktu. Onun gerginliğiyle İdil ile de konuşmayı kesmiştim. Gerçekten komik.

"Bence senin kafan açılmamış staj." Dedi takılarak. "Al şunu da kırlangıca çıkıp iki nefeslen."

Bana uzattığı sigara paketine kaçamak bir bakış atıp güldüm. Tereddütle paketi alırken Sedat Ağabey'in gülüşü genişledi. "Anasını satayım senin yaşında olup da doğru kararı vermek vardı."

"Neden öyle dedin ağabey?" dedim dikkatle. Sedat Ağabey başını iki yana salladı.

"Hiç," dedi başını benden öte yana çevirerek. "İçip hemen geri gel. Ben de bir sigaraya çıkayım sonra."

"Tamam ağabey." Dedim ve kırlangıca doğru ilerlerken arkamdan seslendi.

"İyi düşün, akıllı davran Hazar."

Ona bakmadım ama başımı sallayarak onayladım. Kırlangıca çıktığımda bir an üşür gibi oldum. Hızlıca sigaramı yaktım ve telefonumu çıkartıp mesaj kısmına girdim.

Hazar: Bana günaydın sana da iyi uykular İdil. :) Yeni gün senin için bol neşeli ve mutluluk dolu olsun.

Hazar: Durup dururken bu ne diye düşüneceğini biliyorum ama bu seferlik düşünmeyiver olmaz mı? Ayrıca iyi ki varsın be İdil. İyi ki...

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Where stories live. Discover now