43

665 25 0
                                    

Multi: Hazar Acar

"İdil montumu gördün mü?"

"İdil ayakkabılarımı ne yaptınız?"

"İdil bana bak!" Hazan'ın arka arkaya kurduğu cümlelere karşılık yüzümü buruşturdum ve yastığa biraz daha gömüldüm. Gece doğru düzgün uyuyamamıştım şimdiyse tepemde dikilip konuşan bir adet Hazan Acar vardı.

"Uyanmayacaksın değil mi?"

Cık, diye bir ses çıkarttım. Hazan homurdandı ve odada bir şeyleri karıştırarak uykumu biraz daha böldü.

"Lütfen rahat bırak uyumak istiyorum."

"Aman be." Dedi ve odadan gitti. Çöken sessizliğe karşılık ben de ihtiyacım olan uykuma döndüm.

• • •

Uyandığımda saat öğlen biri gösteriyordu. Telefonumda İmge ve babamdan yığınla çağrı vardı. Sıkıntıyla yüzümü ovuşturdum ve onlara iyi olduğuma dair bir mesaj bıraktım. Akşam onları aradığımda okkalı uyarılarla karşı karşıya kalacağımı şimdiden rahatlıkla kavrayabiliyordum.

Yattığım yerden kalktığımda ilk işim belimden düşmek üzere olan eşofmanı çekiştirmek oldu. Bacak boyum bir metre falan olduğu için Hazar'ın kıyafetleri üzerimde devasa görünüyordu.

Hazar.

Aklıma onun düşmesiyle kalbim sızladı. Dün gece telefon görüşmesi iyi geçmemişti. Beni yanına bile almamasından belliydi. Peki, şimdi ne yapacaktım? Ayaklarımı sürüyerek odadan çıktığımda salonun serinliğiyle ürperdim. Kollarımı kendime sarıp ağır adımlarla etrafa bakındığımda Hazar'ı göremedim. Tek gördüğüm şey aralık balkon kapısından dışarı çıkmış perdeydi.

Aklıma gelen fikirle adımlarım hızlandı. Hava buz gibiydi ve düşündüğüm şeyi yapmış olmamalıydı. Kapıyı itekledim ve kendimi balkona attığımda Hazar'ı gördüm. Hasır koltukta sızmıştı. Yerde dün birlikte içtiğimiz boş şarap şişesi vardı; kucağında da bir başka yenisi. Gri poları kırmızı şarapla boyanmıştı ve...

Balkonda öylece sızmıştı.

"Hazar..." dedim ürkerek. Daha şimdiden üşümüş parmaklarımla onun buz tutmuş tenine dokunduğumda ürperdim. "Hazar." Dedim daha emin bir sesle ama uyanmadı.

"Hazar!" korkuyla kolunu sarstığımda homurtu sesi yükseldi. Uyanacağını kavramamla kucağında devrilmiş ve bir kısmı dökülmüş şarabı kaptım.

"Ha?" gözlerini açmakta zorlandı. "Siktir, ne oldu bana?"

Yüzünü buruşturarak hareketlendiğinde geriye çekildim. "Amına koyayım bu ne?" gözlerini açtığında ilk kurduğu cümle sweatshirtündeki şarap lekesine olmuştu. "Hay sikeyim böyle işi ya."

Gözleri beni buldu. "Siktir!" gözlerini sıkıca kapattı. "Özür dilerim, özür dilerim."

"Sorun değil." Dedim hızlıca. Hazar yüzünü ovuşturduktan sonra alçak hasır sandalyesinden ayaklandı. Rengi kaçmış gibiydi ve gerçekten dağılmışa benziyordu. Elleriyle saçlarını karıştırdı.

"Ben bir duş alsam iyi olacak."

Ses çıkartmadım ve elimdeki şişeyi sıkıca kavrayarak geriye doğru çekildim. Hazar gerçekten de iyi görünmüyordu. Sesi pütürlü geliyordu kulağa. Fakat o bunlara takılmamış gibi ağır adımlarla içeri girdi ve ağrıyan vücuduna homurdanarak banyoya gitti.

Hazar'ın arkasından öylece bakarken ne yapacağımı düşünüyordum. Neler olduğunu bilmiyordum ama merakıma daha fazla dayanabileceğimi sanmıyordum. İçeriden yükselen duş sesine güvenerek balkonda yerde duran telefona uzandım ve gelen şifre ekranıyla yüzümü buruşturdum.

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Where stories live. Discover now