56

610 26 3
                                    

Multi: Hazar Acar

Ekranın kararmasıyla birlikte kafamı kaldırıp Hazan ile Hazar'a baktım. Gördüğüm manzara kıyametin yakın bir zamanda kopacağının göstergesiydi.

Hazar koltuğun kenarına başını yaslamış ve uyuyakalmıştı. İşi garipleştiren ama bir yandan da güldüren durumsa; Hazan'ın hala uyumamış olmasıydı.

"Ne öyle bakıyorsun?" dedi Hazan keyifli bir sesle. Hazar'ın uyurken bile güzelliğini koruyan yüzüne son bir kez kaçamak bakış atıp Hazan'a döndüm.

"Senin uyanık kalıp, Hazar'ın uyumasına."

"Ha ha ha. Çok komik İdil Öncü." Dedi Hazan gülümsemesini bastırırken. "Çok yorgundu. Sızması çok normal."

"Neden yorgundu ki?" dedim ama dediğim an pişman oldum. Hazan halimi anlamış olacak ki önce kaşlarını çattı sonra da ayaklanıp onu takip etmemi belirterek salondan çıktı.

Mutfağa geçtiğimizden Hazan arkamızdan kapıyı aralık bıraktı ve sandalyelerden birine oturdu. Onu taklit edip karşısındaki sandalyeye çöktüğümde gergin görünüyordu.

"Hazar konusunu tamamen konuşmamız gerekiyor."

"Ne anlamda?"

"Sınırları konuşmamız lazım çünkü ben de bu durumdan rahatsızım."

Huzursuzca yerimde kıpırdandım. "Bunu yapmak zorunda mıyız?"

"Evet!" dedi yüksek bir tonla ama aniden elini dudaklarına bastırıp güldü. "Üzgünüm."

Sessiz kaldım.

"Sen ve Hazar aranızdaki şeyi görmezden gelseniz de ben gelemiyorum. Yani... Üçümüz birlikteyken yanımda sürekli diken üstünde oturuyormuşsun gibi durmandan bıktım."

"Nereye bağlayacaksın?"

"Sen ve Hazar'ın olmasını istemem İdil." Dedi büyük bir dürüstlükle. Kendimi tutmadan yüzümü buruşturdum. Elimde değildi. "Dur o anlamda değil." Dedi hızlıca. "Demek istediğim şey; senin Hazar'dan daha iyilerini hak etmen."

"Kim mesela?"

"Bilmiyorum." Dedi dürüstçe. "Sen aşırı tatlı bir kızsın İdil ve gördüğüm en masum kızlardan biri de olabilirsin."

"Ve?"

"Ve... Hazar, kardeşim olsa bile seni hak etmiyor."

Ruhsuza güldüm. "Dert ettiğin şeye bak." Dedim sessizce. "Zaten Hazar ve ben diye bir şey yok."

"Neden bu şey imkânsızmış gibi konuşuyorsun?"

"Çünkü bunu en başta sen de söylemiştin."

Ayrı kulvarlardan koşan atlar... Hazan sıkıntıyla yüzünü ovuşturdu. "Hayata duruşlarınız bile farklı. Bu konuda hala söylediğimin arkasındayım."

"Tamam işte. İmkânsız yani."

"Hayır be." Dedi Hazan yüzünü buruştururken. "Neden imkânsız olsun ki? O aptal senden iyisini mi bulabilecekmiş?"

"Hazan?" dedim gülüşüme engel olamadan. "Neden Hazar ve benim aramı yapmaya çalışıyormuşsun gibi hissediyorum."

"Ne?" dedi o da gülerek. "Saçmalama. Amacım senin şu sıkıntından kurtulman. Çünkü bu konu hakkında sana karşı deli gibi mahcubum. O gece olanları sen atlatmış olsan da ben atlatamadım. Haksızlık yaptım sana."

"Bak geçti gitti." Dememle kaşlarını havaya kaldırıp karşı çıktı.

"Hazar'ın gerçekten seviyorsun değil mi?"

Gözlerimi kaçırdım. Hazan'ın bana baktığını bilsem de ona bakmamayı seçtim.

"Ne zamandan beri İdil? Bana bir cevap ver, lütfen." Dedi.

Ona göz ucuyla baktım. "Bilmiyorum... Her şey hızlı gelişti ve ben kendimi bu halde buldum."

"Hazar ile benim haberim olmadan görüştünüz mü?"

Alt dudağımı sertçe dişledim. "Evet."

"Vay be." Dedi silik bir biçimde gülümseyerek. "Ayakta da ne güzel uyumuşum."

"Hazan lütfen." Dedim ona kırgın bir şekilde bakarak. "Ben de bu konuda yeterince kötü hissediyorum."

"Hissetmelisin." Dedi ciddi bir şekilde. "Çünkü bana en büyük tabumu yıktırdın."

"Ne?" dedim afallayarak. Hazan masanın üzerindeki sürahiye uzandı ve bir bardağa su doldurdu.

"İkizimle arkadaşlarım arasına çektiğim çizgiyi aşmana rağmen senin yanındayım."

"Teşekkür ederim..." dedim sıkıntıyla.

Hazan suyundan büyük bir yudum aldıktan sonra, "Neden biliyor musun peki?" dedi. Ona meraklı bir şekilde baktım.

"Çünkü sen de benim artık kız kardeşim gibisin." Duraksadı. "Senin de üzülmeni istemiyorum; Hazar'ın da."

"Tamam..." dedim sessizce. Hazan sıkıntıyla bana bakarken ona bakmaktan kaçındım. Onu düşürdüğüm durum da gerçekten can sıkıcıydı. Hazan'ın elleri arasındaki bardağı kapıp kendim su içmeye koyuldum.

"Şimdi asıl konuya gelelim. Bir haftadır sen de bir haller var. Bora ile yalnız kaldığınız günden beri bir şey olmuş gibi."

Korkuyla Hazan'a baktım. Neden Hazar ve ben konusunda bu kadar körken diğer konularda bu kadar cindi?

"Yok canım," dedim gülmeye çalışarak. "İyiyim ben."

"İdil," dedi Hazan ciddi bir şekilde. "Neler oluyor?"

Bora'nın beni öptüğü anı anımsamamla yüzümü buruşturdum. Neden ilklerimi hep saçma şekillerde yitiriyordum? İlk öpücüğümü sevdiğim adamdan alamamıştım. İlk seni seviyorumumu da bana değil; o zaman ki sevgilisine söylemişti. Hani şu sarhoş olduğu gece. Ah!

"Bora ile aranızda ne geçti? Kavga falan mı ettiniz?"

"Hazan uyusak mı artık?" dedim yerimden toparlanarak. Hazan sertçe elimi tuttu. "Bana neler olduğunu söyle yoksa Bora ile konuşmak zorunda kalırım."

"Böyle bir şey yapma." Dedim korkuyla. "Hiçbir şey olduğu yok. Artık konuşmama kararı aldık hepsi bu."

"Neden?"

"Çok soru soruyorsun." Elimi ondan kurtarmaya çalıştım. O kadar aceleci davrandım ki; az önce su içtiğimiz bardağı yere düşürüp kırdım. Korkuyla bir yere bir de Hazan'a baktığımda nefesimi tutmuştum. Tabii zor da olsa elimi kurtarabilmiştim.

"Söyle."

"Hazan bırak." Dedim titreyen sesimle. "Odama gitmek istiyorum."

"İdil ya söylersin ya da yarın Bora'nın yanına gider onu cümle aleme rezil ederim."

Bunu yapar mıydı? Elbette yapardı! "Aptal bir şey yaptı ama bitti. Ben..." ellerime yüzümü kapattım. Kalbim boğazımda atıyordu ve başım dönüyordu.

"Sen ne?"

"Bora beni öptü." Dedim bir çırpıda. Sanki böyle hızlıca söylersem daha az sancılı gelecekmiş gibi düşünmüştüm ama alakası bile yoktu.

"Ne?"

"Ne?" dedi iki ses birlikte. Korkuyla ellerimi yüzümden indirip önce Hazan'a sonra da kapıda dikilen uyku mahmuru Hazar'a baktım.

Daha ne kadar boka batacaktım Allah'ım ben?

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Où les histoires vivent. Découvrez maintenant