74

563 24 5
                                    


-26 AĞUSTOS-

HAZAR

"Ağabey tüm evraklarım hazır." Dedim Sedat Ağabey'e. Sedat Ağabey içten bir biçimde gülümsedi. Zabitan salonunda şuan sadece ikimiz vardı ve stajımın son saatlerindeydim. Birkaç saat içinde inecek ve geri dönecektim.

Türkiye'ye dönme vakti.

"Vay be oğlum." Dedi kocaman bir gülümsemeyle. "Birlikte geldik ama benden önce iniyorsun."

"Ne yaparsın ağabey." Dedim takılarak. "Hayat böyle de adaletsiz."

"Sorma." Dedi aniden gülüşüne ara vererek. "Telefon işini ne yapacaksın?"

Sıkıntıyla soludum. Bir aya yakındır telefonsuzdum. Ailemden bir tek Hazan'a iyi olduğumu haber vermiştim. İdil'e yazacak yüzüm yoktu. Sahi olsa bile ne olacaktı ki? Ne diyecektim kıza? Bana o kadar iyiyken nasıl bu kadar it olabildiğimi nasıl açıklayabilecektim?

"Bir şekilde halledeceğim ağabey." Dedim mahcup bir biçimde. "Geri dönünce hallederim."

"Ailene indiğini haber vermemi ister misin?"

"Hayır." Dedim hızlıca. Vedaları sevmediğim gibi özlem dolu karşılaşmaları da sevmezdim. Sedat Ağabey'in kaşları çatıldı.

"Ya o kıza haber vermemi?"

"Kime? Begüm'e mi?"

"Hayret bir şey," dedi bana ters ters bakarken. "Oğlum sırf o kıza sinirlenip telefonu denize fırlatıyorsun ama yine de onu mu söylüyorsun?"

Dudaklarımı birbirine bastırıp sessiz kaldım. Sahi ne diyebilirdim ki? Sedat Ağabey o kadar haklıydı ki...

"İdil için dedim."

"Ağabey telefonu bile yok. Ayrıca gerek yok. Şimdi ailesinin yanında Antalya'dadır."

"E ne güzel işte?" dedi gülerek. "Yanına git ve durumu ona anlat."

"Olmaz ağabey." Dedim iç çekerek. "Yapamam."

"Nedenmiş?"

"Ağabey o kızın yüzüne bakacak şerefim mi kalmış?"

"Orası doğru. Şerefsizliğin diz boyu."

"Ağabey..." dedim gülmemeye çalışarak. "Kurbanın olayım bir de sen yapma."

"Ulan puşt sanki burada kim sana laf ediyor da; bir de sen yapma diyorsun. Ekmek elden su gölden yaşayıp durdun. İki yorum yapamayacaksak eğer-"

"Ağabey özür dilerim öyle demek istemedim."

"Biliyorum." Dedi dikkatlice. "Sadece bir ağabeyin olarak sana yardımcı olmaya çalışıyorum."

"Ağabey bu konuda yardımcı olacak bir hâl mi kaldı Allah aşkına?" dedim sıkıntıya batan halimle. "Zaten geri döndüğümde bir yılım kalıyor. Sonrasında mezun olacak ve gideceğim. Mis gibi. Hem İdil de az zarar görür."

"Biz erkekler neden aptalız bilmiyorum ama bir şey demeyeceğim Hazar." Dedi Sedat Ağabey ciddi bir şekilde. "Eğer bu şekilde olmasını istiyorsan tamamdır ama yok ben ağabeyimi dinleyeceğim dersen..."

"Sen ne düşünüyorsun ki ağabey?" dedim dikkatle.

"İdil ile konuşmanı." Dedi tereddüt etmeden.

Gözlerimi kaçırdım. Doğrusunun bu olduğunu ben de biliyordum ama bir şey eksikti. O da; İdil'in yüzüne bakacak cesaret.

AYNI KIYIDAN BAKALIM [ TAMAMLANDI ]Where stories live. Discover now