"Anladım. "

Hiç sorgulamadım. Zaten kimse evinin adresini bilmiyor, hayatından benim dışımda seninle olduğumuz dönem boyunca bizimle anıları olan herkesi çıkarttığın için yani... Haklı olarak çekinmiştir Jimin ve Yoongi de.

"Namjoon nerede?" Diye sordu birden konuyu değiştirerek. Tabii, elbette onu soracaktı.. 

Anlamayacağımı düşünmesi gerçekten komik, Taehyung. Gayet sıradan bir soru sorarmış gibi sormaya çalışması her seferinde güldürüyor beni.

"Söyleriz çağırırlar şimdi." Dedim gülerek. "Hiç çaktırmadığına inanmana hayranım."

"Neyi çaktırmıyormuşum?" Diye yükseldi anında. "Senin gibi arkadaşım o da, merak ediyorum işte."

"Eminim öyledir." 

Yaklaşık iki dakika daha beni o tarz bir şey olmadığına ikna etmeye çalıştıktan sonra Namjoon hyungu çağırdık. Kısaca sarıldılar, Namjoon hyung yanıma oturdu. Gözleri parlıyordu Jimin'e bakarken.

"Ben dönsem iyi olacak." Dedim, nedense -aralarında hiçbir şey yoksa bile- onlar yan yana geldiğinde üçüncü teker gibi hissediyorum kendimi. Jimin sağolsun, yüzüme bile bakmıyor çünkü.

"Tamam. Görüşürüz." Dedi bana el sallarken, ben de ona el salladım.  Çok sık sarılmamaya çalışıyorduk genelde. "Görüşürüz. Tekrar tebrik ederim." 

Namjoon hyungun arkamdan, "Ne tebriği?" Diye sorduğunu duydum.

Koğuşa döndüğümde kendimi yatağa bıraktım. Günün geri kalanında değişik bir şey olmadı. Akşam oldu, kendimi yine burada buldum.

İlginç bir şekilde heyecanlı hissediyorum, karnıma ağrılar giriyor. Sanırım anlatacaklarımdan kaynaklı. Aynı şeyleri yeniden yaşıyormuş gibi hissediyorum kendimi.

Taksiden indiğimde Sejun'un stüdyosuna baktım birkaç saniye, gözümü bile kırpmadan.

Öfkeliydim, tam olarak sebebini bile bilmiyordum üstelik. Mutlu olduğunun tescillenmesi miydi? Alkol mü? Dönüyor olduğun gerçeği mi? Yoksa hepsi mi?

Bu öfke tek başına değildi. Annem meselesinin yarattığı koca duygu dağının üzerine konan ufak bir tüydü fakat bardağı taşıran damla olmuştu.

Düşündükçe kulaklarıma kadar alev aldığımı hissediyordum. Bildiğim tek şey bunun adil olmadığıydı, ikimizin arasında geçen hiçbir şey eşit olarak dağılmamıştı çünkü. Bu tartının baskın tarafı bendim. Her şeyin çoğu bendeydi, sen hep çekinir gibi, korkakça bir tavırla kalanlarla yetinmiştin. Aşkın fazlası da bendeydi, acının fazlası da.

En çok da buna kızgındım işte.

Basamakları hızlıca çıktım, stüdyoda olup olmadığını bile bilmiyordum aslında. Şansımı deneyecektim sadece.

Kapıyı yumrukladım, başta ses gelmedi. Bir kez daha vurdum.

"Geliyorum!" Buradan bile anlamıştım sesinin uykulu olduğunu. 

Kapı açıldı, kapıyla birlikte ışığı da açtı.

Sejun gerçekten uykulu görünüyordu. Saçları dağılmış, tişörtü kırışmıştı. Ayrıca gözleri de şişti.

"Jungkook?" Dedikten sonra saate baktı, gözlerini ışığa alıştırmaya çalışıyordu. "Ne işin var burada bu saatte? Bir şey mi oldu?"

Verecek bir cevap aradım. Öylece durup yüzüne bakıyordum, tek kaşını kaldırdı. "İyi misin sen?"

Cockeye's Song | TaekookOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz