12.12.2021

3K 422 418
                                    

Kim Taehyung

Kim Dans Akademisi

Dokseodang-ro, 45-gil

Seul, ST 1832

12.12.2021

Jeon Jungkook

Jungkook,

Bugün, yaklaşık üç hafta sonra ilk kez mezarını ziyaret ettim. Bir nedeni yoktu aslında, öylesine, içimden geldi. Evden çıkmaya bahane arıyordum belki de, bilmiyorum.

Kayda değer bir şey yaşanmadı, mezarının başında oturup biraz kendi kendime konuştum. Mektuplardan bir farkı yoktu, yine de çok tuhaf hissettirdi. Özellikle mermer mezar taşını görmek tüylerimi diken diken etti. Jeon Jungkook, 1991 - 2021 yazıyordu yalnızca. İster istemez ne kadar kısa olduğunu düşündüm ömrünün, daha hiçbir şey görmemiştin. Üstelik bunun altı senesi dört duvar arasında geçmişti zaten.

Acı dolu bir hayat, diye düşündüm hatta.

Hayatın boyunca mutlu olduğun anlar sınırlıydı, bu yüzden olsa gerek, onlara öyle sıkı tutunmuştun ki yazdığın tüm mektuplar boyunca en uzun tuttuğun, detaylı yazdığın anlar mutlu olduklarındı. Sana nasıl hissettirdiklerini hiç unutmamıştın, unutmak istememiştin daha doğrusu.

Ve bunların yüzde sekseninden fazlası benim eksenimdeydi, trajikomik ama aynısı çektiğin acılar için de geçerliydi. Bunun nasıl bir his olduğunu tarif etmem mümkün değil Jungkook, fakat birisi sana bu şekilde bağlandığı zaman işler senin için de kolay olmuyor. Evet, ilişkimizin büyük bir bölümünde bu durum karşılıklıydı fakat hiçbir zaman senin her türlü duyguyu daha ağır yaşayan taraf olduğunu reddetmedim, hâlâ etmiyorum. Bu yüzden senin benden dolayı yaşadığın her şey, beni normalde etkileyeceğinden çok daha fazla etkiledi çünkü korkuyordum. Bir dünya şeyden, hem de.

Her neyse, bu konuyu daha fazla deşmeyeceğim. Uzun lafın kısası, bugün birkaç saat mezarında olmak şimdi kaldığım yerden devam etmek istememe sebep oldu. O yüzden burada, masa başındayım ve yazmaya devam ediyorum.

Kolundaki sargıyı tek kelime etmeden değiştirdikten sonra ilkyardım çantasını topladım, yataktan indirip yavaşça yere bıraktım. Tam yanına oturdum.

Aramızdaki sessizlik devam etti, aynı şekilde yüzünü de bana dönmedin. Çenen sol omzundaydı, ben sağında oturuyordum. Ensen dönüktü bana.

Söyleyecek bir şeyler aradım, sanki dudaklarıma kilit vurulmuş gibiydi. Bir türlü konuşamıyordum, tek yaptığım birkaç saniyede bir yenilenen gözyaşlarımı sessizce silmekti.

Bir süre öylece oturduk, sessizlik her geçen dakika daha da ağırlaşıyordu. Bunca yıldır ilk kez seninle aynı odada olmak bana korkunç bir hüzün ve gerginlik veriyordu, hiç alışık olmadığım bir histi bu.

Birden, "Yorgunum," dedin. Oldukça sessiz bir şekilde söylemiştin bunu. "Işığı kapatabilir miyiz?"

Dudaklarım 'hayır, konuşmak istiyorum' demek için aralandıysa da birden duraksadım, konuşmak istediğimi tahmin etmemen imkansızdı. Işığı kapatmak istiyordun çünkü yüzüme bakmakta zorlanıyordun.

Bu beni gerçekten çok üzüyor olsa da sessizce başımla onaylayıp yataktan kalktım, ışığı kapattım. Perdeler de çekili olduğu için oda tamamen karanlığa gömüldü, gözlerim alışınca silüetinden anladım gerçekten sorunun bu olduğunu. Başını omzundan çekmiş, önüne dönmüştün. Tekrardan yanına oturdum.

"Neyi nasıl sormam gerektiğini bilmiyorum." diyerek girdim konuşmaya, senin gibi oldukça kısık bir tondaydı sesim. Ardından derin bir nefes aldım, uzatmadan sormak en mantıklısıydı.

Cockeye's Song | TaekookDonde viven las historias. Descúbrelo ahora