26.11.2021

4K 489 1K
                                    

Kim Taehyung

Kim Dans Akademisi

Dokseodang-ro, 45-gil

Seul, ST 1832

Jeon Jungkook

Jungkook,

Kendimi hâlâ toparlayabilmiş değilim.

Günlerdir ruh gibiyim. Bırak çalışmayı, yiyip içemiyorum, duşa bile giremiyorum. Yatıyorum, kalkıyorum, tekrar yatıyorum. Günde on sekiz saatten fazla uyumama rağmen -uyanık olduğumda da hiçbir şey yapamıyorum tavanı izlemek dışında- yorgunluğumdan bir türlü kurtulamıyorum. Şu anda bu mektubu nasıl kaleme alıyor olduğuma dair hiçbir fikrim yok.

Her geçen gün öldüğün gerçeği yüzüme daha fazla çarpıyor, bir tokat gibi. Fakat sanırım, en çok 21'inde çarptı, sana geçen mektubu yazdığım gün yani. O günden beri de bir türlü düzeltemiyorum kendimi ve hayır, nedeni mektubu yazmam değil.

Sana yazdığım mektubu bitirdikten bir saat kadar sonra, ki hâlâ sabahın körüydü, kapı çaldı.

Kim olduğuna bile bakmadan açtım, her kimse bir süre akademinin kapalı olduğunu söyleyecektim fakat karşımda gördüğüm yüz donakalmama sebep oldu.

Jimin'di gelen. 

Onu görmek, beklediğim en son şey bile değildi Jungkook. Hele son olanlardan sonra, kendinde bile değildir diye düşünüyordum ama buradaydı işte. Tam karşımda, benden çok daha güçlü ve dimdik duruyordu.

Yüzüne baktım, benimkinin yansıması bir dağınıklık aradım aslında fakat çok farklıydı ikimizin kederi. Gözleri kıpkırmızıydı ama benimki kadar şiş değildi, kaşları hafifçe çatıktı, dudakları da benimkilerin aksine sürekli titremiyordu. Neden bilmiyorum ama ben baygınlık geçireceğini, ağlamaktan hastanelik olacağını düşünmüştüm hep. Şaşırdım o yüzden onu öyle görünce.

"Jimin?" Adı dudaklarımdan döküldüğünde onun  da beni incelediğini fark ettim.

"Hapishaneye gitmişsin." dedi doğrudan. "Dün."

Başımla onayladım sadece.

"Cenaze." dedi, kısa, hiçbir duygu tonu bulundurmayan cümlelerle konuşuyordu. Göründüğünden çok daha kötü bir durumda olduğunun en büyük göstergesiydi bu. Saklamayı biliyordu hislerini. 

"Gelebilir miyim bilmiyorum." dedim ben de, karnıma bir ağrı girdi anında. "Gelmesem... daha iyi olur."

"Onun için bu kadarını yap bari." Başını hafifçe iki yana salladı. "Zaten bir tek ben, Yoongi, Namjoon, Seokjin hyung ve Sejun olacağız. Başka kimseye haber vermedim, gelen de olmazdı gerçi."

Beş kişi.

Vücudumdaki tüm tüyler diken diken oldu, Jungkook. Hayatın boyunca sürekli etrafın kalabalıktı, özellikle de hikayemizin yazmasını bana bıraktığın düşüş kısmında, herkes sana bayılıyordu. Bir dünya insan vardı çevrende.

Nasıl bu kadar kimsesiz kalmıştın?

Gözlerim yeniden doldu, derin bir nefes aldım. "Sejun ne zaman öğrendi? Yurtdışında sanıyordum."

Yani, en son seneler önce hakkında konuştuğumuzda temelli olarak babasının yanına döndüğünü söylemiştin sadece. Unutmamıştım.

"Öyleydi, bir süre önce döndüğünde Jungkook'la görüşmek istedi. Birkaç kez görüştüler, onun o halini görünce dönemedi. O da biliyordu yakın bir zamanda öleceğini, farkındaydı. Gidemedi o yüzden."

Cockeye's Song | TaekookWhere stories live. Discover now