09.10.2020

4.2K 620 536
                                    

Jeon Jungkook

Seul Merkez Hapishanesi

Uiwang, Gyeonggi Province

Güney Kore

09.10.2020

Kim Taehyung

Kim Dans Akademisi

Dokseodang-ro, 45-gil

Seul, ST 1832

Taehyung,

Bugün, muhtemelen duymaktan pek hoşlanmayacağın şeyleri anlatan bir mektup olacak yazdığım. Ama sana her şeyi, tüm açıklığıyla kendi gözlerimden anlatma kararı verdiğim için işin bu kısmını da bilmen gerek.

Yine zaman atlamam gerekecek, o yüzden hiç uzatmadan başlıyorum anlatmaya.

Üniversitenin birinci senesi bitti.

Seni hayatımdan çıkaralı bir buçuk sene olmuştu aşağı yukarı. Artık hakkında düşünmemek için zorlamıyordum kendimi çünkü spesifik bir şey olmadıkça, veya düşüncelere dalmadıkça gelmiyordun aklıma.

Yeni bir hayatım vardı. Yeni arkadaşlarım, yeni bir çevrem, meşguliyetlerim...

Jimin'le yaşamaya çok alışmıştım. Anlatamayacağım derecede hem de. Ondan uyuşturucu işini hâlâ saklıyordum, inan bunu nasıl yaptığıma dair hiçbir fikrim yok. Ama zaten odama pek girmezdi, dışarıdayken de nereye gittiğimi sormazdı.

Değişmiştim, Taehyung. Sadece fiziksel olarak değil. Karakteristik olarak da. Ve bunun, ben dahil herkes farkındaydı. Özellikle de Jimin.

Öncelikle belirtmem gereken birkaç şey var sanırım. Birincisi şu, okulda anlamsız bir derecede popülerdim. Popülerdik, daha doğrusu. Jimin de öyleydi. Özellikle bölümümdeki üst sınıflar bile tanıyordu beni. Koridordaki öğrencilerin çoğuyla selamlaşıyordum. Adını bilmediğim insanlar yanıma gelip benimle konuşuyordu, benim için daha da ilginç kısmı; davet ediliyordum. Her yere. Özellikle de partilere.

İkincisi, oldukça iyi bir ortalamayla bitirmiştim yılı. Derslerde de aktiftim. Bu yüzden insanlar benden yardım da istiyordu, özellikle kızlar, Taehyung. Bayılıyorlardı yardım isteme numarasına. Anlatamam sana.

Üçüncüsü, korkusuz, arsız ve kaypak herifin teki haline gelmiştim. Bunu kesinlikle kabul ediyorum. Herkese düşündüğüm her şeyi hiç filtrelemeden söyleme huyu kazanmıştım. Kimseden çekinmiyordum ve öne çıkmak hoşuma gidiyordu. Hocanın fikrine katılmıyor muydum? Söylüyordum. Bu dakikalarca tartışmakla, hatta sonunda tavrım yüzünden notumun kırılmasıyla sonuçlansa bile sorun değildi. Sesimi duyuracaktım işte. İnattım, her zamanki gibi. Ve lise hayatımda yaşadığım korkunç baskının acısını çıkartmak istiyordum çünkü burası başka bir dünyaydı. Kimse ailemin kim olduğunu, aslında nasıl biri olduğumu, parayı ticaretten kazandığımı; kısacası kim olduğumu bilmiyordu. Benim yarattığım ulaşılması zor, özgüvenli bir karakter vardı ve insanlar buna bayılıyordu. Eh, ben de öyle.

Ve son olarak, dördüncüsü, muhtemelen benim açımdan en ilginci; müzik kulübüne girmiş olmamdı. Kulüp seçerken danstan iyice uzaklaşmak istediğimi fark edince şansımı müzikte denemeye karar vermiş, kulübe başvurmuştum. Aklıma şarkı söylemek geldi, çünkü enstrüman çalmayı bilmiyordum. Ve ne tesadüf ki, tıpkı senin bana dans için söylediğin gibi kulüp başkanı bana, 'sen bunun için yaratılmışsın.' dedi. Vokallerim üzerinde epey çalıştık, bir de bas gitara başladım. Vokalist olarak müzik kulübünün grubuna alındım böylece.

Hayatım böyleydi. Artık bir düzen oturtmuştum, dediğim gibi. Hatta öyle ki arada anneme para bile gönderiyordum. İşler tıkırındaydı, Hoseok kendi üniversitesinden müşteriler buluyor, bana yönlendiriyordu. Daha dikkatliydim. Maskesiz, şapkasız kimseyle buluşmuyordum. Ve çok daha iyi para kazanıyordum. Ve bu, bir sabah Jimin'in gözüne takıldı.

Cockeye's Song | TaekookDonde viven las historias. Descúbrelo ahora