24.07.2020

5.7K 723 600
                                    


Jeon Jungkook

Seul Merkez Hapishanesi

Uiwang, Gyeonggi Province

Güney Kore

24.07.2020

Kim Taehyung

Kim Dans Akademisi

Dokseodang-ro, 45-gil

Seul, ST 1832

Taehyung,

Bugün nereden devam etsem anlatmaya diye epeyce düşündüm, sanırım biraz zaman atlamalı bir mektup olacak bu. Çünkü gelmek istediğim noktaya adım adım, her bir yaşanmışlığı anlatarak devam etmeyi istesem de bu hem hatırlaması zor, hem yazması imkansız bir durum. O sebepten ötürü, bugün ne yazacağımı söylemeyeceğim. Mektubun sonunda anlayacaksın zaten. Oldukça uzun olacak, lafı uzatmadan anlatmaya başlıyorum.

Beni kurtardığın günden sonra, haftam çok dolu geçti.

Ertesi gün okula gitmek ölüm gibiydi. Kapıdan içeri adım attığım anda tüm gözler bana dönmüş, fısıldaşmalar başlamıştı. Tek dileğim müdürle karşılaşmamaktı, o aptal adamla ve disiplin kuruluyla uğraşacak gibi hissetmiyordum çünkü kendimi.

Bu yüzden kimseyle göz teması kurmadan sınıfa çıktım. Jimin benden önce gelmişti o gün. Beni görür görmez ayağa kalktı, etraftakilere aldırmadan koşup sımsıkı sarıldı bana.

"Anlaşılan olayları duymuşsun." dedim, ondan ayrılırken. Gözleri dolu doluydu, omzuma sert bir yumruk attı.

"Sadece yarım gün okuldan ayrılıyorum, ve şu başına gelene, suratının haline bak! Aptal mısın sen, Jungkook? Delirdin mi? Jung Hoseok'la kavga etmek de nereden çıktı?"

"Şşş! Sessiz ol da oturalım, anlatacağım." Elbette gerçekleri değildi. Jimin zaten paranoyak bir insandı, Hoseok'un bana söylediklerini söylersem içten içe kendini yer, bitirirdi. Aynı zamanda suçlardı da, ve teklifini kabul etmemem için korkmuyormuş gibi yapıp kendini öne atardı. Buna asla izin vermezdim.

Sıramıza yerleştikten sonra derin bir nefes aldım. "Abartacak bir şey olmadı. Kantinde çarpıştık, ben özür dilemedim. O da sinirlenip beni dışarı çağırdı. Biraz laf dalaşına girdik başta, sonra sinirlerimi çok bozunca yumruğu patlattım. Kavga ettik. O kadar."

"O kadar mı?" Diye sordu, tek kaşını kaldırırken. "Emin misin?"

"Eminim, Jimin. Onu bilmiyor musun sanki? Uyuzun teki. Kavga etmeye yer arıyor işte."

Ne olduysa o an oldu. Jimin, içindeki korkusunu, öfkesini tek seferde kustu suratıma.

"Sen ondan daha kavgacısın. Kendi canını hiç mi önemsemiyorsun, Jungkook? Taehyung gelip seni müdürün elinden almasaydı, müdür seni Hoseok'un babasına teslim etseydi neler olurdu hiç düşündün mü? Kimse seni ellerinden alamazdı. Bunu söylemekten nefret ediyorum ama bir tek ben varım, anlıyor musun? Peşinden ağlayacak, mahvolacak, yasını tutacak bir ben varım. Bir de annen. Ama hepsi bu. Ve bizim de elimizden senin hakkını aramak gelmez. Sessiz sedasız yok olup gidebilirdin. Ne yapardım ben o zaman? Nasıl devam ederdim bunu bile bile yaşamaya hakkında yalandan bir intihar raporu yazılıp dosyan kapatıldığında?"

Birkaç saniye boş boş yüzüne baktım öylece. Ağzımı açtığım an ağlayacağımı bildiğimdendi o da. Bu haksızlıktan, en çok da gerçek olmasından ne kadar nefret ettiğimi bir kez daha hatırladım. Jimin istemeden omuzlarımdan tutup silkmişti beni. Hoseok'un istediğini yapmak zorundaydım, yoksa bana söylediğini gerçekleştirirdi. Jimin'in arkasından yasını tutacak daha fazla insan vardı belki, evet. Ama Hoseok'un dediğini yapmazsam öyle bir çıkmaza girecekti ki işler, Jimin'in başına bir şey gelse de, gelmese de sorumlusu ben olacaktım. Bu da 17 yıllık hayatımda kaldıramayacağım en ağır yük olurdu benim için.

Cockeye's Song | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin